Bir liyakatsizlik örneğini daha gündeme getirmek istiyorum. Bugünlerde büyük kentlerimizde, kamu otoritelerinin ekmek fiyatı üzerine açıklamalarını okuyoruz. Yapılan açıklamalardan fiyat tarifesine uymayarak fahiş fiyatla satış yapan ekmek fırınlarına yönelik işlem yapıldığını öğrendik! *** 5362 sayılı esnaf örgütleriyle ilgili Yasanın “fiyat tarifelerinin tespit şekli” başlıklı 62. maddesinde esnafların ürettiği mal ve hizmetlerin fiyat tarifelerinin, odalar tarafından hazırlanacağı, ildeki esnaf odaları birliği tarafından onaylanarak yürürlüğe gireceği düzenlemesi bulunmaktadır. Hükmün devamında yürürlüğe giren tarifeye mülki amir ve belediyelerin ilk önce anlaşma yoluna gitme ve sonrasında tarifeye itiraz hakkı bulunduğu kuralı da yer almıştır. Azami uygulanacak fiyatı gösteren ekmek ve benzerlerinin fiyat tarifelerinde gramaj ve fiyat bulunur. Genellikle maliyete ve azami satış fiyatının hesaplanmasına ilişkin analiz, bir kilogram üzerinden yapılır, Hükme göre tarife belirleme sürecinin başlangıcında esnaf odası vardır. Devamında ise esnaf odaları birliği vardır. İzleyen aşamasında tarifeyi uygun bulmayan belediye ve/veya mülki amir ile esnaf örgütlerinin “anlaşma” yapmaları mümkündür. Anlaşmanın olamaması durumunda ise 15 gün içinde sorunu görüşüp karara bağlamak üzere 3 kişilik bir komisyona aktarılır. Komisyon tarifeyi uygun bulmadığı takdirde yürürlükten kaldırılarak eski tarifenin uygulanmasına devam edilir. Komisyon kararına karşı asliye ticaret mahkemesine itiraz edilme hakkı vardır. Mahkeme kararı kesindir. Esnaflara uygulanan bu düzenlemenin benzeri tacirler için ticaret odaları aracılığıyla uygulanmakta olduğunu belirtmekle yetinelim. 07.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren Yasanın 62. maddesine ilişkin olarak “Esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetlerin fiyat tarifeleri hakkında yönetmelik” de düzenlenmiştir. Yönetmelikte, Yasa hükmüne koşut bir düzenleme varken 24.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren bir eklemeyle ekmek tarifesi yönünden esaslı bir değişiklik olmuştur. Yönetmeliğin 5. maddesine yapılan ekleme şöyledir: “Ancak, 04.01.2012 tarihli ve 28163 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebliğinin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde tanımı yapılan ekmeğin fiyatına ilişkin tarifeler, sırasıyla, ilgili belediye, Ticaret İl Müdürlüğü, İl Gıda Tarım Hayvancılık Müdürlüğü, ticaret ve sanayi veya ticaret odası ile ilgili odanın temsilcilerinden oluşan komisyonun değerlendirmesinin, ilgili federasyonun ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının görüşünün alınmasından sonra Birlik tarafından onaylanır.” şeklindedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, 24.12.2017 tarihinde yönetmeliğe yapılan ekleme, Yasadaki hükmü aşan bir düzenlemedir. Hukuk sistematiği açısından Yasanın öngörmediği bir düzenleme, yönetmelik ile gerçekleştirilemez, ama yapılmıştır. Odaların birçok mal ve hizmet için tarife hazırlaması mümkün iken yalnızca “ekmek” için bu eklemenin yapılmasının hukuka uyarlığı da yoktur. Ne ilginçtir ki, açıkça hukuka aykırı olmasına karşın hiçbir oda, birlik, federasyon ve konfederasyon Yönetmelikte yapılan bu değişikliğin iptali için dava yoluna gitmemiştir. Ne bilelim, belki de gidememişlerdir! Yasadaki hükmü aşan bu Yönetmelik düzenlemesinin yarattığı birçok ekonomik, sosyal sorun ortaya çıkmıştır. Şöyle ki; her şeyden önce tarifenin yürürlüğe girme takvimi çok uzamıştır. Yüksek enflasyonun yaşandığı bir süreçte birçok fırının ekonomik zorluk yaşamasına neden olmaktadır. Oda tarafından hazırlanan ekmek fiyat tarifesi değişikliği, bir biçimde kamuoyunca öğrenildiği için gerek fırıncı esnafı, gerekse oda ve birlik üzerinde çok sayıda baskı oluşmaktadır. Ya da fırıncı esnafı fiili durum yaratarak fiyatı artırmaktadır. Tarifenin kısa zamanda açıklanamaması yoluyla tüketici tam anlamıyla bir mağduriyet ve kargaşa yaşamaktadır. Günümüzün yüksek enflasyonu içinde kamuoyuna açıklandığı üzere bu gecikme nedeniyle 6,50 liradan 10 liraya varan farklı fiyat uygulaması ile karşı karşıya kalınmaktadır. Yani, kuralsızlığın kuralı yaşanmaktadır. Yasaya aykırı ve çözüm üretmeyen bu Yönetmelik değişikliği bütün bunlara yol açmıştır. İşçilik, kira, enerji, nakliye ve girdi fiyatlarındaki hızlı ve yüksek artışlar nedeniyle bir zam süreci bitirilmeden, yeni zam talebinin hazırlığı başlamaktadır. Eskiden birkaç yılda bir kez yapılan tarife değişikliği için günümüzde yılda en az üç-dört kez olması yönünde esnaftan talep gelmektedir. Yine, Yönetmeliğe yapılan eklemeyle hayatımıza girmiş olan komisyonun, tarife yürürlüğe girmeden önce açığa çıkacak kararının olumsuz olması durumunda ne olacağı, nasıl davranılacağı belirsizdir. Federasyonun ve Bakanlığın görüşünün alınması, bir başka belirsizlik alanıdır. Komisyon kararına ve görüşlere uyulmadığı takdirde ne olacağı belirsizlik içermektedir. Olsa olsa kamu otoritesinin oda ve birlik üzerinde şifahi olarak baskılama yapmasına olanak sağlar. Yerelde belediye ve mülki amire anlaşmaya gitme, anlaşma olmadığı takdirde itiraz komisyonu oluşturma yetkisi verilmiş iken sürecin içine bir başka aracı komisyonun değerlendirmesinin girmesi, objektifliği ortadan kaldırmakta, fırıncı esnafını belirsizliğe itmektedir. Yasanın öngördüğü il çapındaki uygulamanın ülke düzeyine yükseltilmesi yoluyla sorun tamamen çözümsüz duruma getirilmektedir. Her ilin, ilçenin maliyet koşulları farklıdır. Her bir fırıncı esnafının maliyeti farklıdır. Buğday ve unun, geliş mesafesine göre satın alma, nakliye maliyetleri farklıdır. Hatta işçilik, enerji, kira maliyetleri farklıdır. Bunların analizlerinin yerelde yapılması mümkündür. Merkezi otoritenin, bunca yerleşim birimi için farklı maliyet koşullarını anlayıp, öğrenmesi, çözümlemesi ve müdahalesi zordur, hatta olanaksızdır. *** Zaten, tüketiciyi, daha doğrusu vatandaşı düşünen yoktur. Ama esnafın çektiği çileyi de görmek, anlamak gerekir. Yapılan yönetmelik değişikliği sorunu çözmediği gibi çözümsüzlük üretmeye devam etmektedir. Yine, bir liyakatsizlik ve karmaşa ortamını her birlikte yaşıyoruz. Ne dersiniz?