Tamamlanır mı yarım kalmış bir ömür bir ağacın altında? Aradığı huzuru ve mutluluğu bulabilir mi insanlar bir ağacın altında? Bir ağacın altı yeter mi insana dünyanın tüm dağdağasından kaçmak için? Dünyanın bütün aleladeliklerini ve fevkaladeliklerini bir köşeye iterek tüm sorumluluklarından ve de vasıflarından soyunarak gölgesine bir ağacın sokulmak yok, yok sığınmak mümkün müdür ömrün geri kalanını geçirmek için? Kelimelerin ve cümlelerin ne söylediğinden veya söylemediğinden ziyade ne söylemek istediğine bakacaksak eğer bırakalım herkes anlamak istediğini anlasın bir ağacın altında oturmaktan. Gelip geçen kuşların dinlendiği, rüzgarların uğramadan geçmediği, bulutların gölgelediği, yağmurların yıkadığı bir ağaca sırtını dayayıp hülyalara dalmak gibisi var mıdır çocukluğunu envaı çeşit ağaçlarla çevrili bir habitatta doya doya yaşayanlar için? Hikayenize hikayesi eklenmiş, şarkınıza şarkısı karışmış, yorgunluğunuzu gölgesi almış, ayaklarınıza yaprakları dolanmış bir ağaca sırtınızı dönüp de gidebilir misiniz, ey apartmanlarla çevrili betonarme ormanlarda ömrünü çürüttüğünden bihaber insanlık? Şimdi fark etim ki yazı gönlümden geçen, hayalini kurduğum basit, sade bir hayat özlemiyle içinde yaşanılan çağın mecburiyetleri arasında kendine bir yol bulmak arasında gidip geliyor! Bu bile açıkça gösteriyor ki adına modern çağ denilen ve sözde konforuyla bizi kendisine kul köle eden, haz, hız ve tüketim odaklı bu çağın peşimizi hiç de kolayca bırakmayacağı gerçeğidir! İnsana düşense; bu çıldırmış ve hiçbir değer yargısına aldırmayan gerçek olamayacak kadar sahte, sahte olamayacak kadar da gerçekçi dünyadan bir ağaç altı kadar bile olsa kendini kurtarmak olmalıdır. Gerçi insanın en büyük trajedisi her zaman celladına âşık olmak olmuşsa da kendisine çizilen kaderi elinin tersiyle itenler hiç de az değildir bu topraklarda. Anlatmak istediklerim bunlar mıydı yazıya başlarken, sanmıyorum. Hissedilen her şeye cümle kurulamıyor dedikleri tam olarak böyle bir şey mi onu da bilemiyorum. Bildiğim yahut bildiğimi sandığım tek şeyse bir ağacın altında yıllarca oturmak düşüncesinin bana kendimi iyi hissettirmesi ve akıl almaz bir hızla gelişen teknolojinin dünyanın kaçınılmaz yok oluşunu her geçen saniye daha biraz hızlandırdığı gerçeğinden adım kadar emin olmam! İyisi mi ben gözlerden ırak ağacımın altında tatlı tatlı hayallere dalarken sizlere de koşar adım kovaladığınız hayatta üstün başarılar dileyeyim canı gönülden. Siz benim ağacıma dokunmayın, ben sizin yolunuza çıkmam. Siz kuşlarımı küstürmeyin, ben işinize karışmam. Siz güneşimi kesmeyin, ben yaşamlarınıza özenmem. Siz yağmurumu engellemeyin, ben canınızı sıkmam. Siz kendinize yetin, ben sizlere yük olmam. “… Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ ve bir orman gibi kardeşçesine;…”