Çok yalındı bi vakitler anlamı. Doğaseverlik demekti çevre.Örneğin bizim kuşak için; “Tohumlar fidana / Fidanlar ağaca / Ağaçlar ormana / Dönmeli yurdumda” şarkısıydı, çevrecilik.Çünkü henüz “tehlike” yoktu. Çünkü henüz vatanımızı “ganimet” gözüyle görenler ortalıkta yoktu. Çünkü henüz toprağımızı yedi cihanda benzeri bilinmedik hainlikte “istila” edenler bunca palazlanmamıştı. Derelerimiz, denizlerimiz… Ormanlarımız, yaylalarımız… Kuzularımız, danalarımız… Balıklarımız, kuşlarımız…Yağmalanmamıştı, sizin anlayacağınız.Salt fidan dikmenin ve mevcudu korumanın yeterli olduğu sanılan yıllardı.***(Bu güzelim çocuk şarkısını kim ezgilendirdi? Sözlerini kim yazdı? Bende bilgisi yok… Geçmişimizde yıkılmaz bi anıt gibi duran Ziya Aydıntan & Saip Egüz ikilisi miydi acaba? Umarım her güzel şey gibi, onlarındır. Bu iki ismin şarkılarıyla bezeli ilkokul kitaplarının olduğu yıllar, yurdumuzun en aydınlık demleriydi)***(Aradan uzun yıllar geçti. Büyüdük bizler de. Doğamızın derdine düştük. Çünkü bilinçli ve görevli bi zihniyetçe tahrip ediliyordu her nimetimiz. Fakat yüce yaradan çok güçlü, doğa çok dirençliydi. Nerden mi biliyorum; geçtiğimiz yıl Kümbet yaylamıza çıktım. Milyonlarca ağaç, yüzlerce dere vardı. Ve benim gördüğüm sadece 1 yaylaydı, oysa Anadolu’muzda onbin tane yayla mevcuttu. Rahatladım. Bu kadar ağacı kesmeye, bu kadar dereyi kurutmaya hiç ama hiç kimsenin gücü, baltası, hes’i yetmez. Kim olursa olsun, yetmeyecek de! Mustafa Kemal’in toprağıdır burası)***Gün geçti, günler geçti.Çevre sözcüğü her nedense Türk siyasetinin önemli kavramlarından birine dönüştü… Özellikle son 15-20 yılda…Falanca lider iyi ama “çevresi” kötü!!!Filanca başkan çok temiz ama “çevresi” berbat!!!Bu tür sözleri ne çok duyduk di mi? Kendi payıma şuncağızı söylemek isterim; parti ayrımı gözetmeksizin yazayım hadi, kıymetli dostlarım Kerim Başkan için de söylendi bunlar, Aytekin Başkan için de…Çok tuhaftır, şimdi de sevgili kardeşim Fuat Köse için söylenmekte… Sizce de çok enteresan değil midir?***Takdir edersiniz, kendi şehrimin örneklerini yazdım ben. Tahminen her yerde vaziyet aynıdır. Sallıyorum kafadan, İstanbul kulislerinde de mutlaka “İmamoğlu çok dürüst ve çalışkan ama çevresi yok mu, ah o çevresi…” sözcükleri ayyuka çıkmaktadır.***Dostlarım, Bilesiniz ki bu, ezik insanlara özgü bi ruh halidir. Ruh hekimlerinin ilgi alanına girmelidir. Ben yazsam yazsam, ne kadarını yazabilirim?Size şöyle anlatayım bari. O densiz 15 Temmuz kalkışması bastırıldı malumunuz. Ertesi gün yolda kimi görsem, sağcısı-solcusu, erkeği-kadını, askeri-polisi, amiri-memuru, hep aynı sözü ettiler; “Valla Gürselcim, verilmiş sadakam varmış, ilk beni alırlardı darbeciler”!!!Bense şunu yazdım yine bu sütunlara, lütfen anımsayınız; “Buldum yahu buldum! Darbenin neden başarısız olduğunu buldum… Darbe yapmaya adam kalmamış ki, herkes karşı saftaymış meğer”!!!!!***Herkesin aynaya bakıp kendini sorgulamasını dilerim. Memlekette asıl sorun, artık salgın hastalık haline dönüşmüş megalomanlıktır.Yani; ben varsam iyi, yoksam başkanın ekibi kötü…Yani; ben o derece muhalif ve mimliyim ki, darbe olursa derhal ve ilk içeri alınacak kişiyim…Sadece “hadiyin ordan ülennnn” diyerek yazımı noktalıyorum. (Napim, aslında iyi bi yazarım ama çevrem kötü)