Dünya ve Türkiye genelinde İkinci Soğuk Savaş’ın çoktan başladığı ve Üçüncü Dünya Savaşı’na giriş yapıldığı gerçeği nihayet kabul görüyor. Yeşilgiresun haricinde dünyanın jeopolitik ikliminin gidişatına dair makaleler kaleme aldığım mecralarda her iki yöndeki gelişmelerin 5 yıldır yürürlükte olduğunu dile getiriyordum. İkinci Soğuk Savaş’ın başlangıcı için bir milat işaret etmek gerekirse, 2019 yılının 15-17 Şubat günlerinde düzenlenen 55. Münih Güvenlik Konferansı’na vurgu yapılabilir.
(https://www.aa.com.tr/tr/analiz/kuresellesmenin-cenaze-toreni-55-munih-guvenlik-konferansi/1405369 )
Dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ı temsilen Konferansa katılan Başkan Yardımcısı Pence’nin konuşması, ABD ile Avrupa arasındaki dengenin yok olduğunu belgelemişti. Pence, katılımcıların soğuk bir tavırla dinlediği konuşmasının satır aralarında ABD’nin Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu ile yeni bir hesaplaşmaya hazırlandığını ilan ediyordu.
ABD-İNGİLTERE İKİLİSİ HEGEMONYALARINDAN FEDAKARLIK YAPMAYA NİYETLİ DEĞİL
Artık ekonomik olmaktan ziyade askeri bir nitelik taşıdığı anlaşılan G-7 topluluğu ( ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, Japonya, İtalya ) ve ABD önderliğindeki Beş Göz ( Five Eyes ) Anglosakson istihbarat topluluğu ( ABD, İngiltere, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya ) İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra inşa ettikleri dolar merkezli küresel hegemonyalarından ödün vermeme ya da bu hegemonyayı paylaşmama konusunda kararlılar. Dahası ellerindeki bu iki enstrümana son yılarda Çin Halk Cumhuriyeti’ni çevreleme hedefli AUKUS askeri ittifakı ( ABD, İngiltere, Avustralya ) ile yarı iletkenlerle nadir toprak elementlerinin üretiminde Asya’ya bağımlılıklarını sona erdirecek The Mineral Security Partnership’i ( Mineral Güvenliği Ortaklığı: ABD, Almanya, Avustralya, Birleşik Krallık, Estonya, Finlandiya, Fransa, Güney Kore, Hindistan, İtalya, İsveç, Japonya, Kanada ve Avrupa Komisyonu ) eklediler. Bu cephenin karşısında yer alan grubun başını çeken Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti ikilisi ise başta BRICS ve Şanghay İşbirliği Teşkilatı olmak üzere giderek küresel toplumun daha fazla üyesinin ilgi gösterdiği kurumlarla ABD ve ortaklarına mukabele etmeye çalışıyor. ABD’nin 2019 yılından itibaren Kuzey Akım 2 Boru Hattı’na ve Almanya siyasetini yeniden tasarlamaya yönelik müdahaleleri İkinci Soğuk Savaş’ın ilk adımlarıydı. Bunu NATO ve Avrupa Birliği’nin doğuya, Rusya sınırlarına doğru genişletme siyasetindeki ısrarın neticesi olarak Ukrayna’nın Moskova’ya karşı güdümlenmesi izledi. 2014 yılında Donbas’ta Rusça konuşan nüfusu kanatları altına alan ve Kırım’ı ilhak eden Rusya, Ukrayna’yı tamamen ele geçirerek Kiev yönetimini yıkabileceğine dair kendisine uzatılan oltaya takılarak tuzağa düştü. Savaşın 2022 yılının Şubat ayında açılan ikinci perdesi düşük yoğunluklu Üçüncü Dünya Savaşı’nın da eşiğini teşkil ediyordu. Ülkemizdeki pek çok televizyon yorumcusunun başlayacağına dahi inanmadığı savaş bugün üçüncü yılını doldurmaya doğru gidiyor. Temposunda inişler ve çıkışlar gözlenen savaş Rusya’nın ekonomisini tamamen bu alana odaklanmasına yol açtı. Ukrayna cephesinin geleceğini hayatta kalma meselesi olarak gören Rusya, savunma bütçesini 2025 yılında 142 milyar dolara yükseltecek. Bu 2023 yılına göre iki katı, 2024 yılına göre yüzde 22’lik artışa işaret ediyor.
3. DÜNYA SAVAŞI’NIN ORTADOĞU CEPHESİ
Rusya-Ukrayna arasındaki mücadeleyi bölgesel bir çatışma olarak görenler 2023’ün Ekim ayında başlayan bir diğer süreçle bir başka yanılgıya daha düştüklerini anladılar. Hamas’ın El Aksa Tufanı Operasyonu adı altında, Gazze Şeridi çevresindeki İsrail işgali altındaki bölgelere yönelik saldırısını takiben başlayan İsrail vahşeti birinci yılını doldurmak üzereyken gelişmeler önce bölgesel bir savaşa evrildi ve hemen ardından Üçüncü Dünya Savaşı’nın bir başka adımı niteliğini kazandı. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun 27 Eylül 2024 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kürsüsünde yaptığı konuşma esnasında ortaya çıkardığı iki haritadan biri, İsrail-ABD-İngiltere üçlüsünün Ortadoğu’ya ilişkin ihtiraslarının izlerini taşıyordu. Suriye, Lübnan, Irak, İran ve Yemen’in batısının siyah renkle işaretlendiği bu harita, İsrail-ABD-İngiltere şer ekseninin İkinci Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu’da çizilen sınırları ve hakim olan paradigmayı değiştirme arzularını da ortaya koyuyor. Arap Baharı sürecinin yarım kalması, Irak’ın yeniden ulusal birliğini sağlaması anlaşılan o ki Londra ve Washington’u ziyadesiyle rahatsız etmiş. Ortadoğu’daki ülkelerin un ufak edilerek, sınırlarının yeniden çizilmesi ve enerji havzalarının hakimiyetinin yeni baştan tanzim edilmesi, İsrail’in 8 Ekim 2023’te vatandaşlarını kurtarmak bahanesiyle Gazze Şeridi’ne karşı başlattığı saldırının gerçek hedefi. ABD ve İngiltere’nin karşılıksız olarak muazzam miktarda silah ve mühimmatı yüzlerce uçak ve gemiyle İsrail’e akıtmasının, yalnızca Hamas’la mücadele etme amacını taşıdığını düşünmek saflık olurdu. Üçüncü Dünya Savaşı’na girişin ikinci aşaması, 31 Eylül gecesi İsrail’in Lübnan’ın güneyine başlattığı işgal hareketi ve 1 Ekim’de İran’ın İsrail topraklarına düzenlediği balistik füze saldırısıyla iyice ete kemiğe büründü. İsrail’in, İran’ın petrol tesisleri ya da nükleer tesislerin hedef alabilecek bir misillemesi, savaşın ne yöne götürülmek istendiğine dair daha net ipuçları sağlayacak.
“GİRESUN’DAN ÖTESİ”NDE BİR YIL GERİDE KALDI
Bu makale ile tarih olarak değil ancak makale sayısı olarak Yeşilgiresun gazetesindeki bir yılımı geride bıraktım. Doğduğum kente olan borcumu ödemek ve yerel medyaya destek olmak amacıyla çıktığım bu yolculukta bana bu köşeyi açan Egemen Öğütçü beyefendiye teşekkürü borç bilirim. “Giresun’dan Ötesi” köşesinde geride kalan 1 yılda gerek Türkiye’nin etrafında olup bitenleri gerek küresel ölçekte yaşanan gelişmeleri ele almak açısından güzel bir tarih günlüğü oluştuğunu düşünüyorum. Gelecek nesillerin faydalanması dileğiyle. Haftaya görüşmek üzere.