EĞİTİM ENSTİTÜSÜNDE EDEBİYAT (1)

1970’li yılların başlarında liseyi bitirenlerin girebileceği yüksekokullar vardı: Fakülteler, akademiler, eğitim enstitüleri.Yüksekokul sınavına girilir, alınan puana göre ön kayıt yapılır, sonra beklenir, pu­an nereyi tutuyorsa otobüsle oraya gidilir, kayıt yapılırdı. TRT’de gece on birde baş­lardı üniversite kayıt saati. Okulların ön kayıt için aradığı puan duyurulurdu. Puanımız nereyi tutuyorsa oraya ön kayıt olurduk…O yıl sınava iki kez girdik. Birinci sınav, soruların “çalındığı” kanıtlanınca “ip­tal” edildi. İkinci sınava girdik. Puanlarımız geldi bulunağımıza. Başladık saat on bir­deki radyo izlencesini dinlemeye… Puanıma göre ön kayıt yapacağım yeri arıyorum. Erzu­rum Edebiyatla, İzmir gazetecilik puanıma uygundu. Görele’ye en yakın yeri yeğleyecek­tim. Trabzon’a geçtim otobüsle, Erzurum bileti aldım, Moloz’a geldim, Hasbi Palas’ta yat­tım, sabah,7.30’da gidecekti Erzurum’a Kanberoğlu…Erzurum’a ilk gidişim. Kaynım Hasan Kaçar orada Edebiyat’ta okuyor, Aydın Karaahmet’lu da Fransızca’da. Onlar karşıladı beni. Erzurum Edebiyat’a ön kayıt yaptırdım. Bekle­meye başladım.Erzurum’a puanım yeterli gelmedi. Boşta kaldım. O yıl fakültelere, yüksekokullara daha çok öğrenci almak için yollar arayan Ecevit Hükümeti, “gece okulları”nda karar kıldı. Öğretmen yetiştiren Eğitim Enstitülerine “gece bölümleri” açtı. Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsü Türkçe’ye uygundu puanım. Oraya ön kayıt yaptırdım. Görele’den Ahmet Hamdi Kara, Beytullah Gülşen arkadaşlarla… Üçümüz de Görele Liseliydik. Hamdi Daylıdan, Beytullah da Karadere’dendi…Evliyim. Askere mi gitsem, astsubay okulları sınavını mı denesem, banka, PTT başvuru­ları mı yapsam tasarılarıyla “iş olanağı” araştırdığım aylardı. Eğitim Enstitüsü tam bana göreydi. Ortaokul yıllarımdan beri düşlediğim “Türkçe-Edebiyat öğretmenliği” il­gime, yeteneğime uygundu…Yolun üstünde inek yayıyordum. İkindi saatleriydi. Beytullah geliyordu çarşıdan, evine Karadere’deki evine gidiyordu. Beni yolun üstünde görence güldü, sevindi. Hayrettin, dedi. Burda olmasan sizin eve çıkacaktım. Trabzon’dan geliyorum, Eğitim Enstitüsünden. Puanlar asılmış. Listeye girmişsin, adını okudum. Hiç gecikme, git kaydını yaptır…Bir sevindim, uçtum, havaya uçtum… Beytullah’a da binbir teşekkür ettim… O haber vermese kazandığımı öğrenemeyecektim. Arkadaşlık tam da böyle bir şeydi… Yaşamı uzun, verimli, mutlu olsun Beytullah’ın… Ona kendimi sürekli borçlu saymışımdır… Beytullah, İstanbul’da yaşıyor, bir kamu kuruluşundan emekli…Yürüyerek yarım saatte, ışırken Görele’ye indim. İlk minibüsle Trabzon’a geçtim. Moloz’da Hasbi Plas’ın önü Görele minibüslerinin durağıydı… Oradan yürüyerek Boztepe’ ye, Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsüne, tarihsel konağa çıktım. Kesin kaydımı yaptırdım. Görele’ye döndüm, Sağlık köyüne çıktım. Evde bir sevinç… Bir sevinç… Eşim Rafet, Ba­bam, küçük kardeşim Halil… Sevinçten uçuyoruz…Eğitim Enstitüleri o yıllarda “üç yıllık”tı. Ortaöğretim kurumlarına öğretmen ye­tiştiren kurumdu. Orayı bitirenler “tam tamına” öğretmen olarak yetişiyorlardı. Bir de Ankara’da yanılmıyorsam Yüksek Öğretmen okulları vardı, sınavla öğrenci alan… Öğretmen yetiştiren kurumlar bunlardı. Fakültelerin “edebiyat, tarih, coğrafya…” bölümlerini bi­tirenlerine de öğretmenlik “hakkı” tanınmıştı. Onlar, öğretmen olarak yetişmiyorlardı ama isterlerse, bakanlığa başvururlarsa öğretmen olarak ortaöğretim kurumlarına atana­biliyorlardı… Öğretmenliği de atandıkları okullarda yaşayarak, deneyerek, çabalayarak öğreniyorlardı…Fatih Eğitim’e başladık. Nedim Kaplan, Ahmet Hamdi Kara, Ehmet Görgülü arkadaşlarla okulumuzun yukarısında, Boztepe yolu üstünde iki katlı bir küçük evin birinci katını tuttuk. KTÜ yurduna girememiştik…İlk hafta günümüz Numune Hastanesinde geçti. Öğretmen olacağımız için sağlık rapo­ru almamız gerekiyordu. Akşam 17 ile 23.30 arasında okula gidiyorduk. Türkçe bölümünde otuz kişiydik…”Meslek derslerimiz” vardı. Yazın derslerimiz, Eski Türk Edebiyatı, Halk Edebiyatı, Batı Edebiyatı, Yeni Türk Edebiyatı, Edebiyat Bilgileri… Yazı dersimiz de vardı. Öğret­men olacağımız için düzgün, güzel yazı yazmamız da gerekiyordu… (Devam edecek)