EN SON

Yazılarımda ara sıra şöyle bi dokundurup geçtiğim meyve-sebzeyi zamanında yeme konusu, çok eskilerde kaldı.Çileği sadece mayısta, domatesle salatalığı yaz başında, kestaneyi eylülde, portakalı kasımda, muzu yalnızca aralık sonunda yediğimiz günler. Hey gidinin efesi günler! Güzel günler.Bu işlerdeki değişimin etkisi, yaşamın her alanına olduğu gibi, edebiyatımıza da yansıdı. Anılarımızı, acılarımızı dönüştürdü.Acı?Babamın mayıs başı vefatı misal.35 yıl evvel.***Çekip gidenin ardından bizlere kalan “en son” kavramı ne yürek dağlayıcıdır di mi? Örneğin babamın o gece en son hangi meyveyi yediğini düşünmek nasıl boğaz düğümleyicidir?Şimdi olsa tahmin bile edemeyiz. Her şey, artık her mevsimde mevcut çünkü.Ama ben halen içim buruk yaşarım, az buçuk fikir yürütebilindiği için, o günlere dair… Acaba çilek çıkmış mıydı, kiraz ve karpuz kesin çıkmamıştır canım, onları yiyemeden mi gitti babam, son rakısına elma falan gibi “düz” meyveler mi eşlik etmişti mecburen? Havuç ve marul salatası mı yemişti meze niyetine?Bi Sunay Akın şiiri, “ne zaman bi çocuk ölse, aklı annesinin kavurduğu helvada kalır” diyecek kadar acımasızdır. Ve doğrudur. Aynı şey diğil midir, evin en küçüğü olarak babamı son yediği içtiği ile anımsamam?Belki annem son pijamasıyla, ablam son gülüşüyle, abim son kol saati ile anımsarlardır, ne bileyim?***Rahmetli kedimiz Bıcır’ın son su içtiği mama kabı, içindeki bikaç damlacık suyla duruyo, aynı yerinde. Kimse elini sürüp dokunamıyo. Acaba geride kalanları üzmemek adına, yaşarken hiçbi rutinimiz olmamalı mıdır?Nerden düştü şimdi aklıma yahu?***Sözüngelimi bencileyin.Buzdolabında, kafama dikleyip içmeye bayıldığım su şişesi? Ben olmayınca kızlarım nasıl dayanacak o şişeye?Olacak mı dersiniz benim de ardım sıra; babamızın en son Beşiktaş golünde sevinçle tekmelediği duvar, bağlamayla en son söylediği türkü, en son ettiği küfür, en son oturduğu park sandalyesi, Bilgi Yurdu için en son çalıştığı dosya, babamızın en son yazdığı yazı?Baba olmak, kendi ölüp gideceğine diğil, kızlarım üzülecek diye yanmak mıdır yoksa?***İyice tartmak lazım, evet!En iyisi, geriye bişey bırakmayacak kadar silik yaşamak mıdır?Kimseye “en son” diye bi hüzün kaynağı bırakmamak mıdır?***Bi söyleşide, yaşam öykümü soran şahsa;-1966 yılında doğdum, halen ne olacak diye bekliyorum, başka bişi yok, demiştim.Belki de aslolan bu olmalıydı şu şerefsiz dünyada. Bu kadar icraat yapmasaydım keşke.***İlkin, canım eşim; o misler gibi son kokusunu üzerimde bırakıp gitti hayatımdan..Eli elimde diğil.Sonra, güzel sevgilim; kahkahasını bırakıp çıktı kulaklarımdan. Dudağı dudağımda diğil.En son gül yüzlü yarim; bakışlarını yapıştırıp ayrıldı gözlerimden. Nefesi nefesimde diğil. Böyleyken böyle işte. Ömür dediğin. ***Bizim gibilere düşen, dervişçe o kaçınılmaz sonu beklemektir; “Ben gönlümü eylerim, Gerisi Allah kerim”…