İsrail’in 1948 yılından bu yana ara vermeden süren işgaller ve ilhaklarla bezeli genişleme politikasına karşı Hamas’ın 7 Ekim’de verdiği yanıtın ardından bölgedeki kriz bambaşka bir renge büründü. Meselenin, ABD-Suudi Arabistan-Çin Halk Cumhuriyeti-İsrail dörtgeninde bir kol bükme mücadelesine dönüştüğü alenileşiyor. Bizler, yedinci ayını geride bırakan katliamı İsrail-Filistin mücadelesi zannıyla izlerken arka plandan bambaşka bir gelişme kendisini gösterdi. Nisan ayının son haftasından itibaren ABD medyasında, Gazze’deki gelişmelerle bağlantılı ilginç bir başlık kendisini göstermeye başladı. Ağırlıklı olarak Bloomberg medya kuruluşu tarafından haberleştirilen iddiaya göre, Hamas-İsrail ateşkesine paralel olarak bölgede bir başka pazarlık daha ilerlemekteydi. Amerika Birleşik Devletleri ve Suudi Arabistan, Riyad yönetiminin Tel Aviv ile ilişkilerini normalleştirmesi ve Filistin devletinin kurulması için anlaşma arayışı içerisindeymiş.
ABD, “İBRAHİM ANLAŞMALARININ” EN HASSAS HALKASININ PEŞİNDEDonald Trump’ın başkanlığı döneminde, 2020 yılının Eylül ayından itibaren devreye sokulan “İbrahim Anlaşmaları”nın hedefi İsrail ile Arap ve İslam ülkeleri arasındaki ilişkileri normalleştirmekti. Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin dahil olduğu bu sürece Suudi Arabistan’ın mesafeli kalması, anlaşmanın daha geniş bir etki yaratmasını engellemişti. Görünen o ki, ABD Gazze’deki krizi fırsat bilerek, Filistin devletinin kurulması karşılığında Suudi Arabistan’ı, İsrail için tehdit olmaktan kalıcı olarak çıkaracak bir çözümün peşinde. Peki ABD’nin bu uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde kazancı ne olacak? ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki politikalarını yakından izleyen her insan Washington’un bu hamlesinin Filistinlilere olan sevgisinden kaynaklanmadığını anlayacaktır. Yine ABD medyasına göre eğer, Suudi Arabistan, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeyi kabul ederse Washington yönetimi de Suudi Arabistan’ın sivil nükleer programını geliştirmesine yardım edecek. Dahası, ABD bugüne kadar Suudi Arabistan’a temin etmediği bazı sofistike silah sistemlerinin de bu ülkeye satışına onay verecek. Ve gelelim bunun karşılığında ABD’nin ne alacağına. Bu anlaşmanın bam teli, Suudi Arabistan’ın Amerikan şartlarını kabul etmesi karşılığında Çin Halk Cumhuri-yeti’nin topraklarındaki teknoloji başta olmak üzere çeşitli sektörlerdeki yatırımlarına sınırlıma getirecek olması. ABD, Gazze’deki katliamın Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleri topraklarındaki radikal akımları besleyeceği şantajı ile Çin’in Batı’ya ulaşmak için kullandığı en önemli basamağı devre dışı bırakacağı bir fırsat yakaladığını düşünüyor. Peki Çin neden hedef haline geldi?
ÇİN, BARIŞÇI GİRİŞİMLERİNİN BEDELİNİ Mİ ÖDEYECEK? Çin Halk Cumhuriyeti’ni bu denli hedef haline getiren yalnızca Avrupa’ya açtığı ticaret yolunun etkinliğinden ibaret değil. Çin Halk Cumhuriyeti, 2023 yılının Mart ayında 2016 yılında kesilmiş olan İran-Suudi Arabistan ilişkilerinin yeniden başlaması için aracı olmuştu. ABD’nin bölgedeki diplomatik etkinliğine gölge düşürecek girişim burada da kalmadı. Ardından Haziran ayında Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Pekin’e davet edildi. Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi, İran-Suudi Arabistan ilişkilerini normalleştirdikten sonra Ortadoğu’da kangren haline gelen bir probleme daha neşter vuruyordu. Pekin yönetimi bununla da kalmadı. Eylül ayında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Çin Devlet Başkanı Şi’nin gönderdiği uçakla Pekin’de görüşmelere davet edildi. Çin yönetiminin ard arda ev sahipliği yaptığı Ortadoğu’ya yönelik bu normalleşme adımlarının ardından artık Irak’ta ve Suriye’de Fırat Nehri’nin doğusundaki Amerikan askerlerinin bu toprakları ne zaman terk edecekleri konuşulmaya başlamıştı ki… Ortadoğu 7 Ekim’de yeni bir çatışma sarmalına girdi.
ABD, İSRAİL’İ DEĞİL AMA NETANYAHU’YU HARCAYABİLİRABD’nin, Suudi Arabistan topraklarında Çin’in yolunu kesme gayretinin sebebini düşünürken, 2023 yılının Eylül ayında Hindistan’ın ev sahipliğinde yapılan G-20 zirvesinde alınan bir kararı da hatırlamak gerekir. Bu zirvede ABD’nin de desteğiyle Hindistan’dan başlayıp Arap Yarımadası ve İsrail üzerinden Avrupa’ya ulaşacak bir ticaret yolu projesi üzerinde mutabakat sağlanmıştı. Gazze’deki krizin geldiği son noktada ortaya çıkan manzarayı ABD yönetimi bugün, hem Hindistan çıkışlı ticaret yolunu tasarlamak hem de Çin’i Suudi Arabis-tan’dan tasfiye edecek bir fırsat olarak görüyor. Çin’e karşı yakaladığı bu fırsatı kaçırmak istemeyen ABD, İsrail’i toptan değil ama Netanyahu’yu her an tanrılara kurban edebilir. Bunun emareleri de İsrail’in ihtiyaç duyduğu mühimmat sevkiyatlarının askıya alınmaya başlamasıyla kendini gösterdi. İsrail’e geçen hafta sevkiyatı yapılması beklenen 260 milyon dolar tutarındaki, hava saldırılarında kullanılan 6 bin 500 adet doğrudan saldırı mühimmatı ( JDAM ) beklemeye alındı. 700 milyon dolarlık tank mühimmatı sevkiyatı yapılmadı. 500 milyon dolarlık taktik zırhlı araçlar ile 100 milyon dolar tutarındaki 120 milimetrelik havan topu mühimmatı da İsrail’e ulaşmadı. ABD, Suudi Arabistan-Çin ilişkilerini akamete uğratmak için yakaladığı fırsatla Netanyahu’yu yavaş ve acılı bir ölüme mahkum etmiş durumda.