09.11.2024 Cumartesi günü Tele1 televizyonunda Namık Koçak’ın “Forum Hafta Sonu” programında MEF Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Özcan’ı dinledim. Yalnızca dekanı dinlemedim. Yanında dört öğrencisi de vardı. Her biri ayrı ayrı açıklama yaptı.Konuşmalarından eğitim veren bir kulüplerinin olduğunu, dezavantajlı öğrencilere ve ilk, orta ve lise öğrencilerine birebir ders veren öğreticilerinin olduğunu, gönüllülük esasına dayalı olarak eğitim sistemi kurulduğunu, 2014 yılından bu yana uygulandığını anlattılar. Öğretici adaylarına önce “etkili ders çalıştırma tekniklerine” ilişkin eğitim verilerek işe başlandığını söylediler. Talep eden ailelerin bilgilendirildiğini, öğretici ve öğrencinin ders çalışmasına ilişkin görüntü kaydının alındığını, bu yolla sistemin denetim altına alındığını, öğreticinin üzerinde mentör adı verilen yönlendirici ve deneyimli uzmanların olduğunu, bu kişilerin aile, öğrenci ve öğretici arasında iletişimi, denetimi, eşgüdümü sağladığını da dile getirdiler. Talebe bağlı olarak genellikle matematik, fen, Türkçe, yabancı dil ile sosyal bilgiler eğitimi ile sosyal çalışma ve geliştirme eğitimi verildiğini, bir öğreticinin en az 20 saat ders vermesi gerektiğini de söylediler. Üniversitenin, sisteme “Dersdem Birebir Ders Çalıştırma Projesi” adını verdiği, mentörlerin üzerinde il liderlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Üniversitenin rektörü veya eğitim fakültesinin dekanının bir başka üniversite, valilik, il ve ilçe milli eğitim müdürlüğü ile yazışma yaparak işe koyulduklarını anlıyoruz. Muhatabından olumlu yanıt gelmesiyle birlikte uygulama başlamaktadır. Sistemin uygulamasını görmemekle birlikte anlatılanlardan bir yönetim hiyerarşisi kurulduğu, hem oto kontrol hem de üst denetim ile birlikte geri bildirimleri içinde barındıran, başarının da ölçülebildiği bir çerçevenin oluşturulduğu ortaya çıkmaktadır. Önemli ölçüde planlama ayağının olduğunu da vurgulamalıyım. Amaçlarının, belirgin olduğu anlaşılmaktadır. Eğitimde eşitliğin sağlanması, destekten mahrum olan öğrencilerin farkı kapatmasına yönelik eğitim verilmesi çabası olarak görülmelidir. Felsefi temeli de “İyilik yapmadan iyi olunamaz.” düsturu ile açıklanmıştır. ***5393 sayılı Belediye Yasasının 14. maddesinde belediyelerin görev ve sorumlulukları sayılmıştır. Bunlar arasında kültür ve sanat, meslek ve beceri kazandırma gibi hizmetleri yerine getirmek de vardır. 15. maddesinde yetki ve imtiyazları belirlenmiştir. Bu madde hükmü uyarınca belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak da vardır. 75. maddesinde diğer kuruluşlarla ilişkiler düzenlemiştir. Diğer kuruluşlar arasında kamu kurumları olduğu gibi kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları, kamuya yararlı dernekler de vardır. 77. maddesinde ise belediye hizmetlerine gönüllü katılım hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle yaşlılara, kadın ve çocuklara, engellilere, yoksul ve düşkünlere yönelik alanlarda gönüllü çalışma yapılabileceğini söylemeliyim. 13. Maddesinde de hemşeri hukuku düzenlenmiştir. Madde hükmünde herkesin ikamet ettiği beldenin hemşerisi olduğu düzenlemesi bulunmaktadır. Belediyenin, hemşeriler arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması konusunda çalışma yapması da emredilmiştir. Bu çalışmalarda üniversite-lerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, sivil toplum kuruluşları ve uzman kişilerin katılımını sağlayacak önlemler alınacağı hükme bağlanmıştır. Yerel yönetimlerin, sözü edilen madde hükümlerinden yeterince yararlandığını söyleyemeyiz. Özellikle belediye hizmetlerine gönüllü katılımı sağlayacak bir örgütlenmenin içselleştirilmediğini düşünürüm. Anılan beş madde hükmü birlikte düşünüldüğünde belediyelerin kaynak tüketmeden yapabileceği çok fazla alan vardır. İşsizliğin çok fazla olduğu ülkemizde işe alınma yönünde yerel yönetimlere çok büyük talep ve baskı geldiği bilinmektedir. Belediyeler işe yerleştirme kurumu olmadığına göre MEF Üniversitesinin deneyiminden, birikiminden ve organizasyon becerisinden yararlanılarak öğrencilere eğitim verilmesi yanında işsizleri meslek sahibi yapma eğitimi de verilebilir. Örneğin, emekliler tarafından gönüllü olarak işsiz gençlere yönelik ağır araç sürücüsü eğitimi, iş makineleri operatörlüğü eğitimi, kaynakçılık eğitimi verilebilir. İşsizlere yönelik eğitim türleri geliştirilebilir. Uygulamalı olarak planlanabilir. Belediyeler, ayrıntılı olarak düşünülerek hemşeri kültürünü geliştirecek biçimde planlamalar, örgütlenmeler ve eylemler yaparak uygulamaya koyabilir. Diğer yandan ülkemiz, yeterli sermaye birikimini, teknolojik gelişmeyi, sanayileşmeyi sağlayamadığı, daha doğrusu geç kaldığı için emperyal devletlerin ağır baskısı altındadır. Ülkenin kurtuluşunun ve kalkınmasının anti emperyal davranış biçimlerinin geliştirilmesinden geçtiğini söylemeliyim. Bu çerçevede emekliler başta olmak üzere birikimlerini paylaşmak isteyen hemşerilerinin gönüllülük esasına göre toplumun eğitilmesine katkı sağlaması için planlamayı, örgütlemeyi yapması gereken kurum, belediyelerdir. Belediyeler, iş bulma kurumu değildir ama işe ihtiyacı olan gençleri eğitmesi gereken bir kurumdur. Belediyeler, bu konuda yol almış, deneyim ve birikim sahibi MEF Üniversitesi Eğitim Fakültesinin gönüllü eğitim kulübü ile iletişime, işbirliğine, yardımlaşma ve dayanışma içine geçebilir. Üniversitenin genç öğreticilerle başardığını, emekli öğretmenleri, başka meslek uzmanlarını da işin içine katarak geliştirebilir. Planlaması ve örgütlenmesi yapıldığı takdirde gönüllülük esasına göre gençlere meslek ve beceri kazandırmaya yönelik eğitimler verilebilir. Toplumdaki gizil enerjinin harekete geçirilmesi zamanıdır. *** Öncelikle, MEF Üniversitesinin bu uygulamasının planlamasını, örgütlenmesini gerçekleştirenleri kutluyorum. Bu uygulamanın belediyelerde yaygınlaşmasını bekliyorum. Belediyelerin elinde yeterli ölçüde hukuki dayanak ve anahtar bulunmaktadır. Büyük bir kaynak gereksinimi de yoktur. Yalnızca planlama ve organizasyon gerekmektedir. Emekliler, maaş alamaz duruma düşmek istemiyorlarsa genç işsizlerin meslek sahibi olmasına gönüllü katkı vermelidir. Ülkemizdeki genç işsizliğini eritmek, hepimize düşen bir görev ve sorumluluktur. Ancak, bu yolla çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaşabilmemiz olanaklı olacaktır. Hiçbir kimse bana ne diyemez, dememelidir.