GÖRELE AĞZI ÜSTÜNE (3)

Görele ağzı iki köyü çekirdek alarak gelişmiştir. Görele ağzını, Görele Kırsal Ağzı, Görele Köy Ağzı tamlamalarıyla adlandırmak Görele tarihine uygun düşmez. Ayrı bir Görele kent ağzı yoktur. Belki Tirebolu için geçerli olabilir Tirebolu Ağzı, Ti­rebolu Kırsal Ağzı… Görele için böyle bir dil terimi yersizdir… Görele Ağzı’dır. Şunu da ekleyeyim: Görele Kırsal Ağzı demek için örneklenen tüm sözcüklerin araştır­macı tarafından kanıtlı olarak köylerden alınması gerekir…Sözcükler ekinin, yaşam biçiminin, işin, üretimin, müziğin, oyunların, inançların, dü­şüncelerin, duyguların… yansımasıdır. İletişimin, yaratıcılığın özüdür. Sözcüklerin gerisinde duygular, düşünceler, tüm bir yaşam… vardır. Derlediğim sözcüklerle bunla­rı yansıtacağım:ACIMUK: Derelerde kumlu, çakıllı, balçıklı yerlerde yetişen boyları yarım metreye yaklaşan ince uzunca yapraklı bitki. Bitkinin suyu ağılıdır. Bu özelliğini bildiğimiz için babadan oğula geçen derelerdeki gölcüklerde balık avcılığında kullanırız. Balık avlanılacak göle akar suyun gelmesi engellenir. Dereden kilolarca acımuk toplanır. Acımuklar taşlarla iyice ezilerek suları göle akıtılır. Su acılanınca balıklar baygın, yüze çıkar. Acımuk otunu inek yemez.AĞDA: Pekmezin olgunlaşmasına bir iki dakika kala kaynayan tavanın içindeki sıvının yüzeyindeki köpüklerdir. Güzel, çekici kokusu vardır. Dut pekmezi ağdası altın rengindedir. Üzüm pekmezi ağdası koyu morumsudur.AĞLAMAK: Ağıt anlamında kullanılır. Cenazelerdeki kadın ağlamalarını yansıtır. Ağıtçı yerine ağlamacı diyebiliriz. Kadınlar doğaçlama şiirsel tümcelerle ağlarlar. Buna Çürükeynesilde “çala çara ağlama” denir. Çok etkili ağlayanlar cenazedekileri etkiler. Onlar da gözyaşlarını tutamaz. Söyleşilere konu olur çok iyi ağlayanlar… Onlardan övgüyle söz edilir. Bizim köyde 1940’larda cenazede ağlamayı sanata dönüş­türen bir kadından söz edilir. Ondan cenazelerde ağlaması istenirmiş. O da imeciye gelme, odun taşıma, darı soyma, fındık soyma karşılığında ağlayarak sanatını konuştururmuş.ANA: Değirmenler tarım, hayvancılık dönemindeki en önemli yapılardandır. İyice ku­rutulan darılar, buğdaylar değirmende öğütülür. Köyümüzdeki Kuyu Deresi boyunca dört değirmen, Çalış Deresi’nde de bir değirmen vardı. Değirmen kurmak, yapmak için dere­nin uygun yeri duvar yapılarak suyun çoğu değirmene gidecek olan “pent”lere akıtı­lır. Pentin başlangıç yeri, duvar yapılarak suyun göllendiği yere ana denir. Anayı meme, pentten değirmene giden suyu da memenin sütü olarak düşünün…
Sel geldi de yıkıldıDeğirmenin anasıAnası nası iseÖyle olur danası
ARKALI (ARKALU): Kimi tümcelerde “çok” anlamında kullanılır. “Yakaladığı balık” bir kilodan arkalu. Öteki anlamı da koruyucusu, kollayanı, sahip çıkanı var, demektir. “Dayısı” sözcüğüyle eşanlamlıdır.
Ey gidi gardaşlarımBasdığımı ezerdimBi arkam olsa idiAlnım açık gezerdim
ATALIK HORANI: Çürükeynesil Köyü düğünlerindeki son horan. Yemeli içmeli, konaklı, davul zurnalı, kemençeli, horanlı, karşılamalı, inceoyunlu, avaremulu, cemolu, bıçakoyunlu, atmalı yakmalı köy düğünümüzün son horanı. Bu horanda oynayanlar gelinle güveyin büyükleri, yakınlarıdır. Kadın erkek el eledir. Düğünün son horanı olduğu için, düğün bununla biteceği için görkemlidir, göz alıcıdır. Atılır yakılır. Çalgıcılar Anadan, ba­badan başlayarak, kemençe çalarak, doğaçlama türkü söyleyerek sevinmelik isterler. Köyümüzdeki bir düğünde askerlik öncesi kemençecilik yapan Halam torunu Zeki Yılmaz’dan derlediğim yirmi bir dörtlükten oluşan sevinmelik türküsü Kemençemin üstüne yapıtımdadır.