AYNAGIÇ: Balıkçılık terimidir. Tekne, çırnık, kayık… için kullanılır. Kayık yapım ustalarının adlandırmasıdır. Kayıkların önüne baş, arkasına da gıç denir. Kimi kayık ustaları kayık yaptıranların beğenilerine göre kayığın kıç bölümünü yuvarlak yapırlar. Ustalar için çok emek verilen ince bir iştir bu. Kayık yapılırken doğru, düz ağaç, tahta kullanılmaz. Bu yüzden kayık ustalığı az bulunur ustalıklardandır. Bir de yuvarlak kıç bölümünü düşünün. Yuvarlak aynaya benzerliğinden üretilmiş bir sözcüktür aynagıç. Kimi ustalar, kimi balıkçılar aynagıç yerine garpuzgıç da derler. Bizim köyün ustaları, balıkçıları karpuzgıç derlerdi. Çavuşlu Fildirli’de önemli ustalar yetişti. Bizim köyün kayık ustası amcamoğlu Hamdi Günay’dı. Hamdi Ağabey ilk kayığını Ustaoğlu Mahmut Amca’nın yüreklendirmesiyle Ustugilin değirmeninin, kemer köprünün yanında yapmış. Amcamoğlu Enver Günay da Hamdi Ağabey’e yardımcı olmuş. Kayığı köyden, Değirmenyanı’ndan andala indirmişler. Oradan da denize üç beş yıl Hamdi ile Enver bu kayıkla, kürekle avlanmışlar denizde… Hamdi Ağabey sonradan beş on tekne yaptı… Onların balıkçılığa başlamaları böyledir. Hamdi Ağabeyden garpuzgıç dışında “başaltı”, “gışaltı”, yeke, kürek, “ırgat” sözcüklerini de duymuş, anlamlarını öğrenmiştim. “Galaç deniz” de ondan öğrendiğim sözcüklerdendir.Bu bölüme Görele ağzı için şunları da eklemeliyim: AKlNDIK, AÇKI, ALARTU, Ağzım, AYIGÖTÜ, ARUK, AĞZI MAYASUR OLMAK, AYAĞI PAPUT OLMAK, AĞACA ÇIKSA PABUCU YERDE KALMAMAK, AĞIR, AĞIRLI AĞIRLANMAK, ATEŞ GAYMAK, AYIYA GÜL VERMİŞLER G?….E KOKLATMIŞ, ANALIK GARA YAMALIK, ATTA GARIN YİĞİTTE BURUN, ANASI OLMAYANIN BABASI OLMAZ, ARTUK, AŞ KAŞUKLA İŞ KEŞİKLE, ANUŞUK, ARUK, ALARMAK…BASUK: Bas eylem kökünden türemiştir. Eylemden ad olmuştur. Yöremizde geçmişte çok kullanılan sözcüklerdendir. Sözcüğü yaygın kullanımına göre boş inançlarda değerlendirebiliriz. Doğum yapmış kadınlarda ilk kırk günde görülen ateşli bir sayrılıktır. Sayrılığı gelenek kimi kötücül güçlerin “kadını basmasına” bağlarlar. Sözcüğün oluşumunda, türetilmesinde bu anlayış görülür. Yaygın olmasa da sözcüğün kısa boylu, tombul kadınlar için kullanıldığını da gözlemledik.BANDIK: Fındık bahçelerinde, yol kıyılarında, gaşlarda yetişen küçük düdekli yabanıl bitki. Çekici olmayan bir kokusu vardır. Yaprakları ince, ışık geçirgendir. Sol elimizin gösterme parmağıyla baş parmağını uçtan birleştirerek yuvarlak yapar, büyük bandık yaprağını bu yuvarlağa koyar, azıcık içeriye doğru çukurlaştırdıktan sonra sağ elimizin içile güçlü bir vuruş yapardık. Bandık yaprağında kalan havanın sıkışmasıyla “Paatt” diye bir ses çıkarırdık. Bandıkların kirli sarı çiçekleri olurdu. Kışın inek, dana yiyeceği olarak kurutulan otların içinde bandıklar da olurdu.Bizim köyde bandık yemeklerde kullanılmaz.BOZDURMA: Yöremizdeki üzüm çeşitlerindendir. Adını yöremizdekiler üzümün renginden yola çıkarak türetmişlerdir. Kök ek ilişkisiyle yöremizin Türkçe sözcük yaratma yeteneğin gösteren sözcülerdendir. Sözcüğü yöremizdekiler “açık toprak rengi” anlamlı “boz” kökün den türetmişlerdir; Boz+dur+ma. İri taneli bozdurma dayanıklı, geç olgunlaşan üzüm çeşididir. Meyve ekinimizde yeri değerlidir. Yenerek tüketildiği gibi “samaksa” yapılarak da tüketilir. Asması kızılağaç dibine dikilir. Kızılağaca sarılarak büyür. Üzümleri toplamak için kızılağaca çıkılır, sepete toplanır. Sepet dolunca iple yere sarkıtılır, yerde sepet tutan biri olur. Sepet özenle şeleğe boşaltılır. Eve getirilir. Çocukluğumda bizim yolun altında büyük bir kızılağaçta bozdurma vardı. Geç olgunlaştığı için kimi yıllarda kar yağardı üstüne. Bizim Çürükeynesil’den Görele’ye ortaokula giden, okuldan gelen öğrenciler üzümden yerlerdi.1937 doğumlu sanatçılar Sabri Özdemir ile Nazmi Özdemir bir söyleşimizde okuldan gelirken bizim bozdurmaya kaç kez çıktıklarını anlatmıştı. Babamı da anarak, “Uşak, yiyin, üzüm çok güzel…” tümcesini unutamadıklarını söylemişlerdi Haşim Günay’ın.Maksutlu Dikmetaş’ta işgalde kurşuna dizilen babamın İbrahim amcasıyla ilgili bir öykü anlatılır. Babaannem Gülüzar, yüklüymüş, aşeriyormuş. Kışın beş karış kar var. Canı üzüm çekmiş. Işırken Sayidin İbram, evden çıkıyor. Öğleye doğru geliyor. Kan ter içinde bir koy bozdurmayla…Alev ateş dutuşmuşYaraları azdumaYüreğini soğudduİki sal kum bozduma