Hüzün Sandığı

Bir şiirdir yolculuğum benim, şairlerin mısralarını kıskandıran. Nerde başlar anlam nerede kaybolur mana ancak yola çıkabilme cesaretini gösterebilenlere göz kırpar. Başladı mı bir kez akış artık ne durdurulabilir ne de geri çevrilebilir. Abartılı sevinçlere, şatafatlı merasimlere biganedir gönlüm benim. Sessiz ve derinden yürür cümlelerim benim. Gürültü çıkarmaz kelimelerim, ortalığı velveleye vermez. Sessiz bir vaveyladır olsa olsa satırlarım benim. İsyanı kendinedir, sitemi de kızgınlığı da kırgınlığı da. Güçtür bilirim, insanın kendiyle olan hesaplaşmasında kılıçların kınına girmesi. İnsan en çok da kendine acımasızdır, kendine hoyrat! Ve insan ne kadar da yabancı kendine ne kadar da muamma! Cevaplarından korktuğu soruları insan neden hep başkalarına sorar? Göz mü âşık olur önce kulak mı? Düşüncelerin masumiyeti mi duyguların saflığı mı? Tehlikeli olan fikirler mi hisler mi? Mümkün mü ellerini kirletmeden bir savaşı nihayetlendirebilmek? Geceleyin heybetli dağları, gümrah ırmakları, ıssız vadileri yarıp geçen bir trendir sözlerim benim. Karanlığın bağrından ansızın fışkıran, sessizliğin çığlığını bir bıçak gibi kesen bir güvercin yalnızlığıdır sokak lambalarına düşen gölgem. Kuşların kanatlarından dökülen ve boşlukta yankılanan benim çığlıklarımdır. Ağaçları yalayıp geçen rüzgâr benim nefesimdir. Çiçekleri, otları sulayan çiy benim gözyaşlarımdır. Lapa lapa yağan kar taneleri benim düşlerimdir. İğri iğri düşen yağmur damlaları benim dualarımdır. Gülebiliyorsa çocuklar onlar için vurulduğumdandır. Oyunları çirkinleştirmeyen benim varlığımdır. Renkleri soldurmayan benim gülüşlerimdir. Gökyüzünü maviye boyayan benim hayallerimdir. Ufukları kızıla döndüren benim rüyalarımdır. Bulutları şekilden şekile sokan, onları oradan oraya sürükleyen benim rüzgarımdır. Kuşların sesi, çiçeklerin kokusu, çayırların yeşili, sincapların kuyruğu, dalgaların köpüğü hep ama hep benim kalbimin marifetidir. Ben olmasam ne şairler şiir yazabilir ne de yazarlar roman. Şarkıların nakaratları eksik kalır ben olmasam ve türküler boğazlarınızda düğümlenir. Ne içtiğiniz çayın bir tadı olur ben olmasam ne soluduğunuz havanın ne de edilen muhabbetlerin. Varsa kırk yıl hatrı içtiğiniz kahvelerin sorun bakalım kendinize neden? Denizi kumsala, kumsalı denize bağlayan bir med cezirdir yüreğim benim. Azgın fırtınalarda yolunu kaybetmiş gemilere yol gösteren bir deniz feneridir gönlüm benim. Kalbim sorgusuz sualsiz, hesapsız kitapsız bir sığınaktır benim kapısını çalana. Yolcusu hiç ama hiç eksik olmayan bir rıhtımdır kalbim benim. Kalbimden en çok da kalbimden, hep kalbimden kanarım ben. Kabuk bağlamayan yaralarım, sarılmakla geçmeyen özlemlerim vardır benim. Ne acılarım mutluluğumu gölgeler ne de mutluluğum acılarımı perdeler.Bedeli ödenmiş hayal kırıklıklarım var benim. Biriktirdikçe çoğalmayan dertlerim, dağıttıkça azalmayan sevinçlerim vardır benim. Benim kovaladıkça kaçan, sırtımı döndükçe ayaklarıma serilen bir dünyam vardır. Toprağın bağrında çatlamayı bekleyen tohumlar benim ümitlerimdir. Geceyi gündüze çıkaran benim umutlarımdır. Yüzlerdeki tebessüm, gözlerdeki ışık, dillerdeki nağme benim sevgimdir. İyiyle kötünün harbinde, doğruyla yanlışın savaşında, güzelle çirkinin mücadelesinde tarafım da bellidir, safım da niyetim de. Bir köprüdür sözlerim benim gönülden gönüle kurulan. Bir dilektir sözlerim benim bugünden yarına salınan. Ve kalplere şifa sunan, sevgi dağıtan bir hüzün sandığıdır kalbim benim.