İTTİHATÇILAR NELERE MÂLOLDU? (5)

BALKAN HARBİOsmanlı Devleti’nin Trakya’da Doğu Ordusu (l. Ordu), Makedonya’da ise Batı Ordusu (2. Ordu) bulunmaktaydı. Bu orduların yaklaşık 500 bin kişi ile harbe katılmaları gerekirken, toplam mevcutları 290 bine düşmüştü. Balkan devletlerinin askerî kuvvetleri ise yaklaşık olarak 500 bin kişiydi. Osmanlı Devleti 1 Ekim 1912’de Seferberlik ilân etti. 8 Ekim 1912’de Karadağ da, Osmanlı Devleti’ne harp ilân etti. Osmanlı Devleti, 16 Ekim’de Sırbistan ve Bulgaristan’a ve 18 Ekimde de Yunanistan’a harp ilân etti. Asker sayımızın azlığı ve ordunun kötü yönetimi sebebiyle, yerel başarılar elde edilse de, Osmanlı orduları her cephede süratle geri çekilmek zorunda kaldılar. Edirne’yi kahramanca savunan Şükrü Paşa’nın direnişini kırarak, Edirne’ye girmeyi başaramayan Bulgar ordusu, 13 Kasım 1912’de Çatalca mevzileri önlerine kadar ulaştılar. Osmanlı Devleti, bunun üzerine barış istemek zorunda kaldı. 16 Aralık 1912’de başlayan Londra Barış Konferansında, sınırın Doğu Trakya’da Midye-Enez hattından geçmesi, Adalar Denizi (Ege Denizi) adalarının mukadderatının büyük devletlerce tayin edilmesi 22 Ocak’ta kabul edildi. 23 Ocak 1913’de, İttihat ve Terakki bir hükümet darbesi yaptı. Meşhur Bâb-ı Âlî baskını sonucu, Mahmud Şevket Paşa kabinesi iş başına geçti. Mütareke; Bulgarlara, Çatalca cephesini takviye imkânı sağlamıştı. Bulgarlar tekrar saldırıya geçtiler ve 26 Mart 1913’te Edirne düştü. Bunun üzerine Mahmud Şevket Paşa Hükümeti, 30 Mayıs 1913’te Londra Konferansı kararlarını kabul etmek zorunda kaldı. Harp başlamadan önce, Balkan devletleri ordularının yenileceğini zanneden büyük devletler, ‘Statükonun bozulmasına izin vermeyeceklerini’ bildirmişlerdi. Osmanlı orduları yenilince, kıllarını bile kıpırdatmadılar! Enver Paşa’nın ve İttihatçılar içindeki Almancıların pek güvendiği Almanya da, bu savaşta Türkleri desteklemedi! Çünkü, Doğan Avcıoğlu’nun belirttiğine göre, Almanya, Türklerin Avrupa topraklarını terk edip, Anadolu’ya çekilmelerini istemekteydi! Nitekim, Goltz Paşa, daha çok eski tarihlerde, bunu açıkça belirtmişti! Bu nedenle, Almanlar, Türkiye’nin, sömürgeleştirmeyi düşündükleri Anadolu topraklarını, Rus ve İngiliz emellerine karşı korumuşlar. Fakat, Rumeli’nin elden çıkmasına seyirci kalmışlar; hattâ, Edirne’nin geri alınmasına karşı çıkmışlardır. Almanya dâhil büyük devletler, Midye-Enez hattının sınır olarak kabulü için Türkiye’ye nota vermişlerdir (Avcıoğlu, “31 Mart’ta Yabancı Parmağı”, s. 95).
İKİNCİ BALKAN HARBİBalkan Devletleri, Osmanlı topraklarını paylaşmakta anlaşamadılar. Bulgaristan 29 Haziran 1913’te, eski müttefikleriyle savaşa tutuştu. Böylece, II. Balkan Harbi başladı. Sırpların ve Yunanların karşı taarruzu sonucu Bulgarlar mağlup oldu. Bu fırsattan istifade eden Romanya da, 10 Temmuz’da Bulgaristan’a harp ilân etti. Bu hâdiselerden yararlanan Osmanlı Ordusu 21 Temmuz’da, Bulgarların boşalttığı Edirne’yi geri aldı. İkinci Balkan Harbi’nden sonra her cephede yenilen Bulgarlar barış önerisinde bulundular. 29 Eylül 1913’te Bulgarlarla İstanbul Antlaşması imzalandı. Yunanlarla 14 Kasım 1913’te Atina’da imzalanan barış antlaşması ile Girit adası Yunanlara terk edildi. Anadolu kıyılarındaki adaların hangi devletlere bırakılacağı, büyük Avrupa devletlerinin kararına bırakıldı. Bu devletler tabiî ki, her zaman olduğu gibi, Yunanlar lehine karar verdiler!Edirne’nin Kurtarılışı:Edirne’nin geri alınışı sırasında Harbiye Nâzırı olan Ahmet İzzet Paşa, bu konuyu hâtıralarında şöyle anlatır: “Benim Çorlu’dan Bakanlar Kurulu’na çağrıldığımı haber alan Enver, Karargâhta bulunan Kaymakam Cemil Bey’e, ileriye hareket için ısrar etmek gerektiğini telefonla söylemiş. Bakanlar Kurulu toplanmadan önce, Cemal Paşa da gelip, aynı tavsiyede bulunmak istemişse de, meselenin kendisine ait olmadığı cevabını almıştır. Fakat, işin içinde bu kadarcık bulunmasına rağmen, Cemal Paşa’yı da bazı gazeteler Edirne fatihleri arasına sokmuştur! İleri hareket emrinde pek tabiî olarak, Abuk Paşa Ordusuna Kırkkilise (Kırklareli), Hurşid Paşa Ordusuna Edirne, Fahri Paşa Ordusuna Dimetoka istikametleri verilmişti. Hurşid Paşa’nın Kurmay Başkanı Enver Bey’in, Ordunun ilerisindeki süvari ile gitmesi için istediği izin esirgenmedi. Bu zat, oldukça hızlı bir hareketle, Edirne’ye geceleyin vararak, Bulgarların birkaç saat önce terk etmiş oldukları şehre girdi. Bu durumdan Başkomutanlığı haberdar etmezden önce, başarıyı telgraflarla memleketin dört bucağına yaydı. İşte, Enver Paşa’nın ‘Edirne Fatihliği’ unvanını ele geçirmesinin sır ve hikmeti! Fakat, geçen kış esnasında bu zatla yoldaşlarının telkin ve zorlamalarına uyulmuş olsaydı, Edirne’yi geri almak değil, memleketin geri kalan kısmını korumak için bile elde asker kalmamış olacağından okuyucuların emin olmalarını rica ederim” (Murat Bardakçı, “Enver Paşa”, s. 120)!Hâlbuki, tarih kitaplarımızda, 21 Temmuz 1913’te, Enver Paşa’nın ani bir taarruzla Edirne’yi Bulgarlardan geri aldığı yazılıdır! Çünkü, İttihat ve Terakki Partisi’ne bir kahraman gerekiyordu!Falih Rıfkı, Balkan bozgununu şu sözlerle anlatır: “Hiç unutmam, Manastır düştüğü vakit hece vezninde bir şiir yazmaya başlamıştım. Ben şiiri bitirinceye kadar Edirne düştü! Hece sayısı uyduğu için Manastır adını Edirne’ye çevirdim. Bu şiirim Tanin Gazetesi’nde çıktı” (“Çankaya”, s. 67)! Mustafa Kemal’in Cumalı tatbikatında ‘rütbem ve yetkim elverişli olmadığı hâlde aşırı yanlışları karşısında çok ağır tenkit ettim’ dediği Hasan Tahsin Paşa, Selânik’i 60.000 askeri ile birlikte Yunan’a teslim edecektir (“Çankaya”, s. 58)! ./…