KAPTANIN KÖŞESİ/ BÖLÜM-27

Değerli Okuyucularım, maalesef üzülerek bu haftaki yazıma sevdiğimiz devre arkadaşımız Hv. Plt.Yzb. Enis Küçüközbal’ın şehit haberiyle başlıyorum.
23.12.1986 tarihinde, devre arkadaşları olarak, Enis’imizin şehit haberini aldık. Çok üzülmüştük fakat yaşam devam ediyordu ve bir şey yapamıyorduk. Sevgili kardeşim ruhun şad olsun. Seni hiç unutmayacağız.Şimdi sizlere sevgili Enis kardeşim ile ilgili bir anımı anlatmak istiyorum. 1986 senesinin yaz aylarından birinde (hangi ay olduğunu hatırlamıyorum) Filo Komutanım Yb. Hindal Çekiç ve ben 2 uçak Antalya’ya karşılıklı servis (cross service) dediğimiz bir göreve gitmiştik. Antalya Meydan Komutanlığı’ndan Karpuzkaldıran Askeri Kampı’na gitmiş ve tesadüfen kampta Enis Küçüközbal devremle karşılaşmıştım. Konya’da Harbe Hazırlık Eğitimini bitirdiğimiz 1981 Haziran ayından sonra Enis’le görüşmemiştim. Hasret giderdik, sahilde birkaç saat konuşmuştuk. Bu konuşmamızdan birkaç ay sonra maalesef sevgili Enis’imiz şehit oldu. Işıklarda uyu sevgili kardeşim. Seni hiç unutmadık, unutmayacağız.UZUN BİR YOL HİKAYESİDeğerli okuyucularım, sizlerin hiç saçlarınızın beyazlamasına neden olan ve ömrünüzden birkaç sene götüren halk arasında “Hacı Murat” diye bilinen Murat 124 aracınız oldu mu? Benim oldu ve şimdi sizlere bu aracımın hikayesini anlatacağım. Arkadaşlarla bir araya geldiğimizde baştan sona anlattığım bu hikâye de gülmekten gözlerimiz yaşarır ve karnımıza kramplar girerdi, hala da öyleyiz. Sizlere, kısacıkta olsa ailemin maddi imkanlarının çok kısıtlı olduğu bir ortamda köyde doğmuş ve 17 yaşıma kadar da köyle ilişiğimi kesmemiş olduğumdan bahsetmiştim. Dolayısıyla paranın ve tasarrufun ne kadar değerli olduğunu bilen bir kişiliğim oluşmuştu. Hava Harp Okulunu bitirdiğimiz gün yani 31 Ağustos 1979 tarihinde ilk maaşımı almış ve o ilk maaşımla buzdolabı almıştım(taksitle). Evlenmeden önceki yıllarda da maaşımı aldıkça taksitle ev eşyaları almıştım.Pilot olmamıza rağmen maaşlarımıza enflasyondan daha az zam yapılıyordu. Bu durumda zaman içinde maaşlarımız ile alım gücümüz daha da azalıyordu. Böylece evlenmeden önce planlarımızı yapmış ve ev eşyalarımızın çoğunu taksitle almış ve almaya da devam ediyorduk.Yani özetle şunu söyleyebilirim. Eğer ailesinden yardım almadan evlenmiş ve 2 çocuğu olan evli birinin, evlendikleri günden itibaren yıllarca borç, kredi ve taksit ödemeleri kaçınılmaz bir durumdu. Zira enflasyonun %60-70 hatta bazı seneler %90 olduğu yıllardan bahsediyorum ve 6 ayda bir yapılan maaş zamları enflasyonun çok gerisinde kalıyordu. Her ay bütçemiz açık veriyor ve borcu borçla kapatıyorduk. Gerçekten 1980-1989 yılları bizim için çok zor yıllardı. 1985 tarihinde Malatya’ya tayin olmuş lojman almıştık. Eskişehir’de 30 ay lojman alamamış ve kirada oturduğumuz için bütçemiz her ay açık veriyordu.Malatya’da yaşam Eskişehir’e göre biraz daha rahat ve ucuzdu. Taksitlerimizi daha rahat ödeyebiliyorduk, hatta Ordu Pazarından taksitle beyaz eşyalar bile alabilir hale gelmiştik. İLK ARABAMIZ 1974 MODEL MURAT 124Malatya gerçekten etrafındaki yeşilliklerle gezip görülecek bir şehirdi. Bu güzellikleri görmek için mutlaka kendi arabamızın olması gerekiyordu. 1986 tarihinde geliri ve giderimizi hassas bir şekilde hesapladığımızda ancak Murat 124 alacak kadar bütçemiz olabiliyordu. O yıllardaki ikinci el araba fiyatlarına göre bu paranın ancak 1/3 ü kadar bizim altın ve paramız vardı. Bunun üzerine aileden, eş, dost, akrabadan para ve altın sözü almıştık. Kısa zamanda 1986 yılının sanırım mayıs ayında Malatya ikinci el araba piyasasından 1974 model 325.000 TL (eski TL) ye Murat 124 bulmuş ve satın almıştım. Hani bir söz vardır halk dilinde, genellikle deniz araçları için söylenir, ama yazımın ilerleyen safhasında ne demek istediğimi iyi anlayacağınız “bir alırken bir de satarken sevinilir” diye bilinen söze daha sonra döneceğim.Arabamızı almış çok sevinmiştik ve fırsat buldukça etraftaki piknik yerlerine, haftalık mutfak alışverişimiz için Halk Pazarı şehir merkezinde kurulduğu için pazar alışverişine, çok uzak olmamasına rağmen Ordu Pazarına alışverişe gidiyorduk. Şunu söyleyebilirim, yaşam konforumuzun bir anda artmış olduğunu hissetmiştik. 1974 model Murat 124’ün özelliklerinden bahsetmek isterim diyeceğim ama hiçbir özelliği olmadığı için söyleyemiyorum. Bir arabada olması mecburi olan emniyet kemerlerinin, sağ yan aynanın bile mecburi olmadığı zamanlardan bahsediyorum. O yıllarda belki de emniyet kemeri görmemiştik bile. Arabamıza sorunsuz şekilde biniyor ve lojmanlar bölgesinde bulunan futbol sahasında eşim de ehliyet sınavı için pratik yapmaya başlamıştı.Çocuklarımız 1986 yılında okul çağında olmadıkları için uçuşum ve QRA nöbetimin olmadığı hafta sonları arkadaşlarla değişik yerlere gider ve hoşça vakit geçirirdik.O yıl yaz bitmiş, mevsim sonbahardı ve bir cumartesi sabahı arabayla lojman içinde bir ihtiyacımızı karşılamak için markete gitmem gerekiyordu. Arabaya binip kontak anahtarını çevirdiğimde göstergelerde elektrik olmasına rağmen marş motoru çalışmadı. Birkaç denemeden sonra yine çalışmamıştı. Tesadüfen apartmanlarımızda görevli olan (birkaç apartmandan sorumlu)şu an ismini hatırlayamadığım kişiyi gördüm ve yardım istedim. Halk tabiriyle bu tür çalışmayan arabaları vurdurup çalıştırmayı denemek istedim. İlk defa vurdurup araba çalıştıracaktım. Park ettiğim yerden, beraber arkaya ittirerek kolayca çıktım. Park yerinde evimizin hemen yanındaki araba yoluna kadar yine beraber ittirerek çalıştırmak için arabaya girdim. Araba yolu biraz meyilli olduğu için tek kişinin ittirme gücü yeterli diye düşünmüştüm ki başka apartmanlardan sorumlu bir diğer kişi yardımımıza geldi ve bilinen usullerle 2’nci viteste, belli bir sürate ulaşınca debriyaj dan ayağımı çekip vurdurarak ilk seferde arabayı çalıştırmıştım. Sorunsuz şekilde alışverişimi yapmış eve dönmüştüm. Bir süre sorun çıkarmadan arabamızı kullanmıştık.Gelecek bölümde başka bir konuyu sizlerle paylaşacak, aynı yazımda “uzun bir yol hikayesi” anlatımıma devam edeceğim.Sevgiyle kalınız.