Mutluluğun Mutluluk Hali

Tarifsiz sevinçleri olmalı insanın, kelimelerin, cümlelerin ifade etmekte kifayetsiz kaldığı. Gözlerinin içini güldüren anıları olmalı insanın, her hatırladığında iyi ki biriktirmişim diyeceği. Aklına her düştüğünde yüzünde tebessümler çaktıran sevenleri olmalı insanın, yokluklarında bile varlıklarındaki gibi sımsıcak hissettiren. Kalpten kalbe yolları olmalı insanın, etrafı mis gibi kokan rengarenk çiçeklerle bezeli. Gönle yük olmayan sevdaları olmalı insanın, sevginin kanatlarıyla yemyeşil kırlarda kelebekler gibi uçuşup duran.Özü sözü bir dostları olmalı insanın, yanındayken başka bir yerde olmak istemeyeceği. Yüreği yağmur yumuşaklığında, gönlü serçe sıcaklığında, kalbi çocuk avuçlarında sevenleri olmalı insanın, kendisini hep güvende hissedeceği.    İnsanın kendisini asla yalnız hissetmeyeceği, bakışıyla, duruşuyla, sesiyle, davranışlarıyla kucaklayan sırdaşları olmalı. Sarıldı mı tüm kederlerini alıp götürecek, konuştu mu bütün efkarını dağıtacak, baktı mı tüm ruhunu kucaklayacak, sustu mu bütün sorularını cevaplayacak gölgesinde serinleyeceği bulutları olmalı insanın, rahmetiyle ıslandığı, şefkatiyle ısındığı, bereketiyle rahatladığı.       Sevdiği kadar sevilmeli de insan hatta kavuşabilmeli de. Ağladığı kadar gülmeli, üzüldüğü kadar neşelenebilmeli de.     Söyledikleri sustuklarını, sustukları konuştuklarını tamamlamalı ki insanın, ne yanlış anlaşılsın ne de yanlış anlatılsın. Birlikte şiirler yazacağı, şarkılar söyleyeceği, hikayeler anlatacağı, filmler seyredeceği, oyunlar oynayacağı, kitaplar okuyacağı; başını dizine, ellerini ellerine, gözlerini gözlerine emanet edebileceği aşkları olmalı insanın, dünyanın tüm acılarına göğüs gerebilmek için. Yan yana yürüyebileceği arkadaşları, dostları olmalı insanın, bütün kaygılarını yanlarındayken geride bırakabildiği. Yüzünü yalayıp geçen rüzgarlara fısıldayabileceği, kendinden bile sakladığı mutlulukları olmalı insanın, hatırladıkça yüreğini pır pır ettiren, ona sevginin bütün hallerini tattıran. İnsanın anımsadıkça yüzünde güller açtıran, yüreğinde tatlı meltemler estiren, kalbinde kırkikindiler yağdıran yaşanmışlıkları olmalı bir salıncakta sallanırken kendini kuşlar gibi özgür ve güvende hissettiren. Bütün saadetleri yaşayamayabilir, bütün hayalleri gerçekleşmeyebilir, bütün hedeflerine ulaşamayabilir belki insan ama yaşadıklarından, gerçekleştirdiklerinden ve de yaptıklarından keyif almışsa, mutlu olmuşsa, huzuru solumuşsa, sevmişse, sevilmişse ve hala seviyor ve de seviliyorsa ne denli müteşekkir olsa azdır, vesselam. Bir çiçeği koklarken, bir şarkıyı dinlerken, bir filmi izlerken, bir oyunu oynarken, bir kitabı karıştırırken, bir yazıyı anlamaya çalışırken insan, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını hissediyorsa, kalbinin, ruhunun, zihninin, düşlerinin nabzını duyabiliyorsa; yaşıyordur, seviyordur, seviliyordur, anlıyordur. Sınırları olmalı insanın, hudutları; herkese, her şeye karşı. Ne herkese kapatmalı kapılarını ne de her önüne gelene talan ettirmeli gönül mülkünün bahçelerini. Mademki insan sevdiğinde, sevildiğinde ve anlaşıldığında çiçek açıyordu, öyleyse ne soldurmalıydı çiçeklendiği bahçeleri, gönülleri ne de  küstürmeliydi sevildiği kapıları, pencereleri.Sevdikçe, sevildikçe güzelleşiyordu insan, sevilmedikçe hırçınlaşıyor, kötüleşiyordu. Kelimeleri zehir mi yoksa panzehir mi olarak zerk edecektik insanların kalbine? Tebessümlerimiz sahici miydi yoksa onlara da mı gülen suretlerimizi yapıştırmıştık? Maskeleri çıkarmanın zamanı gelmemiş miydi artık?      Mutluluğun milyonlarca rengine yeni renkler mi ekleyecektik yoksa renksizliğin içinde kaybolup gidecek miydik?     Mutluluk… :))