Bir taşı içten içe saran yosundu… Hatta sularda saatlerce titremeyen bir misina…Yıllar sonra gelen bir merhaba idi kulakları bayram yerine çeviren… Veyahut yitirilenlere inat “ama olsun”du. Haklıydı Sina:Gerekmedikçe kullanılmayan ilaçtı, belki de.Sevilmeyeni seçmekti bazen,Ayrıntıya mahal vermeden.Cevap yarıştırmaktı ihtiyar bir soruya,Susmaktı, genç fikirler konuşurken. Yatıştırmaktı hararetli bir durumu;Şikar olarak görmekten vazgeçmekti.Her şeyi bilenlere aldırışsız.Baş kaldırışsız oturmamaktı koltukta… Nedensiz, zarfsız, çetelesiz gülüşlerdi bir konuya,Bir attı hipodromda kendi ile yarışan…Kaldırımların ekşiliğinde değil çayın deminde tav olmaktı rüzgara;Tüm parasını ihtiyacı olana infaktı fütursuz. Kötülük edene umut bilemekti kah zaman,Bedavaya alınan nefesti.Kah zaman bir sesti avaz avaz fezaya karışan…Dilsiz kullar kadar yapabilmekti kulluk. Beton bloklarda parmak ucuyla yazılan yazıydı; cam tutmuşken buğu,İmtina etmemekti haklıyken dahi özür dilemekten…Bir hız treni üzerine kurulmuş hamaktı…Mutluluk; aramak zorunda olmamaktı mutluluğu…