NE MAYINLAR, NE DRONLAR… KARADENİZ’İN YENİ KAYGISI BALON BALIĞI

Meşhur Nasreddin Hoca fıkrasıdır. Hoca’ya soruyorlar “dünyanın merkezi neresidir?”, hazır cevaplılığı ile meşhur olan Hoca hiç bekletmeden “eşeğimin ön ayağının bastığı yerdir. İnanmayan ölçsün” cevabını verir. Bu kıssanın verdiği yetkiye dayanarak, Konya Akşehirliler de hemşerileri Nasreddin sayesinde ilçelerini dünyanın merkezi ilan etmişlerdir. Ama Hoca yaşadığı 13’üncü yüzyıldan günümüze gelip dünya haritasını görse, hatta Karadeniz’de olan bitenlere şahit olsa, muhtemeldir ki dünyanın merkezi konusundaki fikrini yeniden gözden geçirirdi. 20’inci yüzyılın ikinci yarısını, Birinci Soğuk Savaş’ın taraflarının neredeyse göbeğinde yaşayan Karadeniz olabildiğince sükunetle atlattığı bu sürecin ardından, 21’inci yüzyılda küresel çaptaki tüm krizlerden doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenmekte. Rusya-Ukrayna Savaşı, tedarik krizi, enerji krizi, bölgedeki artan NATO varlığı derken Nisan ayının gelişiyle beraber küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği krizi de Karadeniz’in kapısına farklı bir etkisiyle dayandı. 
BALON BALIKLARI KARADENİZ’İ MESKEN EDİNMEK ÜZERE2000’li yılların başından itibaren Türkiye’nin yer aldığı iklim kuşağındaki sıcaklık artışı, denizlerimizi istilacı canlı türlerinin hedefi haline getirdi. Karadeniz’in biyogüvenliği açısından çok kritik bir süreç kapının eşiğinde. Ege Denizi ve Marmara Denizi’nde varlığını gün geçtikçe daha fazla gösteren balon balıklarının 2024 yılının ikinci yarısından itibaren Karadeniz’de popülasyon oluşturma olasılığı arttı.  Kızıldeniz’de yaşayan balon balıkları, küresel ısınmanın etkisiyle deniz sularının da ısınmasıyla kuzeye doğru yayılıyorlar. Bu balıkların Süveyş Kanalı’nı geçerek İsrail önlerinde ilk görüldükleri tarih 1987. Bu tarihten 15 yıl sonra, 2002 yılında İskenderun Körfezi’nden, İzmir istikametine yayılmaya başladılar. Nisan ayı bu zehirli balıkların üreme dönemi. Balon balıkları yalnızca barındırdıkları zehir itibarıyla insanlar için tehlikeli olmakla kalmıyor. Aynı zamanda istavrit ve hamsi gibi balık türlerini tüketmeleri nedeniyle balıkçılıkla geçinenler için de tehdit kaynağı. Bu canlının turizm ve gıda sektörlerinin düşmanı olduğunu da ayrıca vurgulamaya gerek yoktur. Bilim insanlarına göre bu istilacı türü önleminin ilk adımı olarak Akdeniz ve Ege’deki akya balıklarının çoğalmasını sağlamak gerekiyor. Akyaların yanısıra deniz kaplumbağaları da balon balıklarının doğal avcıları. Bu iki tür, balon balıklarının Karadeniz başta olmak üzere denizlerimizde popülasyonlarını geliştirme kabiliyetini önleyecek en etkili silahlar. 
BALON BALIĞI İLE MÜCADELEDE DEVLET DESTEĞİ ARTTIDevlet 2021 yılından itibaren balon balıklarının avlanması için destek programı başlattı. Bu program sayesinde 2023 yılına kadar 183 bin 974 balon balığı yakalanarak, bu türün 14 milyon yeni temsilcisinin ekosisteme girişi engellendi. Daha da önemlisi AR-GE çalışmaları ile 12 ton balon balığının derileri çanta, ayakkabı ve cüzdan olarak işlenmek üzere değerlendirilerek ekonomiye kazandırıldı. Zehrinin ilaç sanayinde değerlendirilmesi için bin 600 kilogram balon balığı da bu alanda çalışan firmalara satıldı. İçinde bulunduğumuz Mart ayının başında ise “Balon Balığı Avcılığının Desteklenmesi Hakkında Cumhurbaşkanı Kararı” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Karara göre “benekli balon balığında destekleme fiyatı yüzde 100 artırılarak 12,5 liradan 25 liraya, diğer balon balığı türlerinde de yüzde 400 artırılarak 2,5 liradan 10 liraya çıkarıldı”. Ancak keskin dişlere ve ısırdığı her şeyi parçalayabilen çene yapısına sahip olan bu canlıların balıkçıların ağlarına ve diğer ekipmanlarına verebilecekleri zararın yanında bu ödemeler pek de bir şey ifade etmeyecektir. Bilim insanları, bugün tek tük de olsa Sinop açıklarında görülmeye başlanan balon balıkları ile öncelikli mücadelenin yolunun küresel ısınmaya karşı alınması gereken tedbirlerden geçtiğine işaret ediyorlar. Deniz suyundaki yarım derecelik artışın dahi Karadeniz’deki mevcut deniz canlılarının üreme ve beslenme süreçlerini tehdit ettiği dikkate alındığında, Karadeniz için daha radikal önlemlerin alınması gerektiği aşikar. 
ENDÜSTRİYEL KİRLİLİK, PLASTİK VE NÜKLEER KİRLENME DE GÜNDEMDESovyetler Birliği döneminde Dinyeper Nehri’nin taşıdığı ağır sanayi atıklarından kaynaklanan kirliliği fazlasıyla yaşayan Karadeniz, günümüzde Avrupa’dan buraya ulaşan diğer nehirler de dikkate alındığında 21 ülkenin drenaj alanı haline gelmiş durumda. Karadeniz’in bugün ne kadar plastik kirliliğine maruz kaldığını hesaplamak mümkün değil. Rusya-Ukrayna savaşının yan etkileri ise yine Karadeniz’de kirliliğin artışındaki bir diğer etken. 2023 yılının 6 Haziran günü Dinyeper Nehri üzerindeki Nova Kakhovka Barajı’nın patlatılmasıyla 80’den fazla yerleşim birimini su bastı. Bu bölgelerde suya karışan akaryakıt ve diğer kimyasal maddelerin Karadeniz’e ulaşmasıyla oluşan kirliliğin boyutları da henüz ölçülebilmiş değil. Yine Dinyeper kaynaklı bir diğer tehlike ise geride bıraktığımız hafta yaşandı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 21 Mart günü Brüksel’de düzenlenen 1. Nükleer Enerji Zirvesi’nde Ukrayna’nın Zaporijya bölgesindeki nükleer santralden kaynaklanan tehlikeye dikkat çekti ve bölgenin yeni bir “Çernobil Felakati”ni daha kaldıramayacağını vurguladı. Bu uyarının yapıldığı günün gecesi ise Rusya, 8 güdümlü füze ile Zaporijya nükleer santralinin sağlıklı işlemesi açısından önem arzeden Dinyeper Hidroelektrik Santrali’ni vurdu. Karadeniz’in küresel ısınmadan, nükleer kirliliğe, balon balıklarından, plastik kirliliğine kadar uzanan geniş bir yelpazede maruz kaldığı tehditlere karşı, bölge ülkelerinin bugünkünden daha etkili mekanizmaları devreye sokması gerekiyor.