ÖĞÜT

Pavyona düşer gibi düştüm ben, süpermarket piyasasına.Çileli iştir. Allah düşmanımı süpermarket müdürü yapmasın.Nasıl oldu anlamadım bile, Çiğse kendi kendine büyüdü örneğin. Ve bigün ilkokul önlüğüyle karşıma dikildi, Gima’da. Okula başlayacaktı, babam beni görsün demiş.-”Eeee, şimdi şey kızım. Bu tabi ilk mürvetin. Yok, ağlamıyom. Ee, dersler de var bi yandan. Gerçi dinlemesen de olur, yani tam öyle diğil de aslında. Neyse, hadi okula bakiim”.***İlkokulu bitirdi benim güzel kızım. Mezuniyet balosunda dansa kaldırdım sevgilimi. Baba-kız ilk dansımızdı. Kulağına;-”Ehh kızım büyüyon tabi. Bak ne gadar güzel bi gız oldun. Şimdi, ee, yok, ne ağlayacam, babamla ablamın da bi dans fotoğrafı vardı, o geldi aklıma. Bak o sarı gafalı çocuk sana asılıyo galiba. Bak onun ağzını burnunu… Şey yani, oturalım hadi, sen yeter ki hep mutlu ol aşkım”.Zor kaçtımdı balodan.Ne güzeldi gızımın askılı kırmızı tuvaleti, büklüm büklüm saçları.Döverim la o sarı gafayı!***Ortaokul civarı ilk erkek arkadaşını getirdi yanıma kızım.Kalktım, kucakladım öptüm mecbur, hıyarı.Aklımdan geçen ”seni ağzına tükürdüğümün oğlu” cümlesi, dilimden;-”Naber yavrum iyi misin bakalım” olarak çıkıverdi.Çiğse’ye sımsıkı sarıldım çocuk gidince;-”Şimdi kızım, buluğ çağına girdin tabi, o ağzına tük, şey yani, o arkadaşını pekbi sevdim tabi. Hayır bebeğim ne ağlayacam, göz nezlesi olmuşum hayatta ilk kez bu sabah, yani kendini ezdirme sakın, bi baba olarak ben o itin sülalesini, eee şey diyordum, baba olarak ben hep yanındayım tabi”.***Serpildi, genç gız oldu sonra güzel kızım.Bi baba olarak… Ben… Eee… Şimdi… Görevimin başındaydım helbet.-”Bak prensesim. Lise talebesi oldun artık. Yavaş yavaş hayata adım atman lazım. Derslerini hiç aksatmaman konusunda, efendim ondan sonra, hiçbi dersi çalışmasan da olur aslında, okulda bişi öğretilmiyo, mesela ben, bi öğrenci olarak hiç ders çalışmazdım, ama tabi, şimdi, neyse sen işini bilirsin bitanem. Hayır yahu ne ağlaması, müdüre sinirlendim, o hırsla gözüme tükürük çıktı galiba”.***Sağ elinin üç parmağında doğuştan sorun var idi kızımın. 7 kez ameliyat oldu, aşama aşama bu güne kadar, benim göynümün ilk sahibi.Soruyonuz kimileyin;-”Ula Gürsel Ekmekçi, senin gibi bi herifte nasıl böyle büyük bi Allah inancı olur”?Gayet basittir yanıtı. Senin de ciğerparen, taa kundaktan itibaren 7 kez, hem de üçer saatlik narkozlara girseydi, ameliyathane önlerinde emanet edip döndüğün tek makam ”Allah katı” olurdu, anestezi uzmanı diğil.Allah, benim kızımı, tam 7 kez, o bilinmez yerden bana geri dönderdi.Bi daha bu soruyu sormayın. Nettir;Allahu Ekber!***
Yıllar önce bigün yine ameliyat olacaktı kızım.-”Şimdi canım, bi baba olarak ben, eee, ne olursa olsun, burada seni bekliyo olacam. O balodaki sarı gafalı itin ağzını gırarım tabi, o ayrı, ama ben şimdi, yok gızım neden gözüm dolsun, yağmur yağıyo dışarda, ee, neyse, hadi Allaha emanet ol bebişim”.Siz, içerde profla anlaşın. Operasyonu bi sene erteleyin.Eee, şimdi, bi lise talebesi olarak ben, 14 tane daha matematik sorusu çözüp, vakt-i zamanında doktor olmadığıma çok pişmanım bebeğim.Evde yapardım ki o ameliyatı. Güle oynaya.Zaten senle ne de çok oynardık ”ameliyatçılık” oyununu, anımsar mısın?Seni çok seviyom dünyalar güzeli kızım. Yok gız, ne ağlaması. O sarı gafalı itin, ta!!!***Düşe kalka, güle oynaya geldik bugünümüze… Kızımın düğünü var, ayın 24’ünde.Eee, şimdi, bi baba olarak, ne diyim bilemedim? Baba yüreği nicedir, tahmin edersiniz di mi?O zaman lütfen iyi bakın, paylaştığım görsele. Benim kızım, 1 yıl kadar önce ölen kedimize de davetiye yazmış. Ömrümce gördüğüm en anlamlı manzaradır.Tamam, belki profesör-vali falan yapamadık, ama böylesi de sevgi dolu, vefalı bi “insan” yetiştirmişiz işte.Yok yahu ne ağlaması, yüzümü-gözümü yıkamıştım demin, odur.