Masmavi bir deniz. Yemyeşil tepeler. Rengarenk çiçekler, cıvıl cıvıl kuşlar ve rüzgârda sallanan ağaçlar. Şırıl şırıl akan bir dere. Etrafında piknik yapan küçüklü büyüklü mesut aileler. Yükselen kahkahalar, söylenen şarkılar, oynayan çocuklar, kıyıya köşeye çekilenler. Bir roman ya da şiir kitabı olmalı elindeki, onu böylesine çevresindeki hengameden alıp kendi dünyasının sükunetine çekiveren. Kim bilir artarda dizilmiş satırlarda ne okuyor, alt alta sıralanmış mısralardan ne anlıyor? Bir romanın sayfaları arasında kaybolmak. Bir roman karakteriyle özdeşlik kurmak. Bir romanın sokaklarında, caddelerinde dolaşmak, evlerinde misafir olmak, kişileriyle arkadaşlık, yarenlik etmek. Bir romandan hareketle kendinle; yaşam, insanlar, tüm bir kâinat arasındaki bağları anlamlandırmaya çalışmak. Bir romanı roman olmaktan çıkarıp hayatımızın tam ortasına koyan şey de neydi? Nasıl oluyordu da bir roman tüm bildiklerimizi yahut bildiğimiz sandığımız onca şeyi alt üst edebiliyordu? Ya şiir? Şiire ne demeliydi? Şairlerin hiç mi işi gücü yoktu da durmaksızın hislerimizin ayarlarıyla oynayıp duruyorlardı? Güzelim bahar günlerinde bizi allak bullak etmeleri yetmiyormuş gibi bir de kelimelerin manalarıyla oynuyorlardı? Şiirin kılcal damarlarında gezinenlere, şiirin açtığı güzergahları ancak şiir sevdalıları bilebilir, yaşayabilir ve hissedebilir. Şair sadece bir kelime yontucusu değil aynı zamanda bir ruh inşacısıdır da çünkü. İnsanın kendiyle olan savaşında ya da insanın anlam arayışında romanın ve şiirin rolünü yadsımak mümkün müydü? İnsan zihninin sırlarına ve insan kalbinin gizemlerine ancak roman ve şiir okuyarak ulaşılabilir, demek çok büyük bir iddia olsa da kimse romanın var ediciliğine ve şiirin diriltici gücüne itiraz edemez, kanısındayım. Bir ağacın altında elindeki kitabıyla kendini keşfe çıkan her genç arkadaşıma şunu rahatlıkla itiraf ve ifade edebilirim ki okumak ve okuduğunu anlıyor olmak ve de anladıklarının gereğini yapmak, bu dünyada insana verilmiş en büyük armağanlardan ve de sorumluluklardan biridir. Kitabın kapağı bir kez açıldı mı geçmiş olsun artık! Bundan böyle ne kalp ağrısı diner ne de baş ağrısı geçer bir daha. Okumak, masmavi bir denizi kucaklamak demektir. Okumak, yemyeşil tepeleri korumaktır. Okumak, rengârenk çiçekleri görmektir. Okumak, cıvıl cıvıl kuşları duymaktır. Okumak, rüzgârda sallanan ağaçları tanımaktır. Okumak, şırıl şırıl akan dereleri kurutmamaktır. Okumak, küçüklü büyüklü ailelerin şenliğine, kederine ortak olmaktır. Okumak, evreni tanımaktır. Okumak, kendini bilmektir. Okumak, yaşamı anlamlandırmaktır. Okumak, sevmektir önce kendini, sonra herkesi. Okumak, korkmamaktır yarından. Okumak, gülümsemektir düşlerine.Okumak, tutunmaktır hayallerine. Okumak, yeni yollar açmak, farklı bakış açıları kazanmaktır. Okumak, anlamaktır her şeyi ve kendini.Okumak, evrenin sırlarına ortak olmak, kalbinin derinliklerindeki davete icabet etmektir.