SARI MAVİ

Bizim ”oynak türkü” diye bi hakkımız olmamalıydı aslında.Hep hüzün dolu diğil miydi toprağımız asırlardır?Tarihin herhangi bi döneminde göbek atacak durumda mıydık?***Saymayın tabi, ”Hoş Gelişler Ola” türküsünü.Milyon yılda bi olur, gökten bi adam iner…Kalkıp oynayın o zaman.O başka.***Hayatımda hep, nedense, ”gelişmeleri endişeyle takip eden yetkili” rolü bana düşmüştür, anlamış diğilim?Üniversitede öyleydim, öğrenci derneği’ndeyken misal;Derse girdiğimi hiç bilmem. Kantinde, gelişmeleri endişeyle takip ederdim hep. Şimdi arkadaşlar yemek boykotu yapacak, acaba hır-gür çıkar mı?Tribünde öyleydim, Çarşı Grubu’ndayken misal;İçerde-dışarda maç kaçırdığımı bilmem. Az sonra otobüslerle Sakarya’ya gireceğiz, taş yağmuruna düşer miyiz acaba?Profesyonel iş yaşamımda öyleydim, Ülker’de misal; Elimden hesabı kitabı düşürdüğümü bilmem. Benim departmanım bu denli olumsuz koşullara karşın yıllık hedefi tutturacak mı acaba?Atatürk’ün evladı olmayı herşeyden üstün kıldığım çağımda, 45’imdeyken misal;Kinlenmediğim tekbi dakika bilmem. Şu gericiler, şu bölücüler, şu ahmak liberaller daha ne kadar zarar verecek vatanıma acaba?***Allah’tan, ”ölü sayısının artmasından endişe duyan” bi yetkili pozisyonum olmadı hiç.Buna da şükür.***Endişelerim gibi, mutluluklarım da fakültede başladı.Daha yeni yetme ”müzisyen” adayıydım. Namım yayılmıştı tabi ki kantin ahalisine;-”Bakın şu gıcık çocuk Timur Selçuk’un öğrencisiymiş”.Havam 1500 diğilse bile ona yakın bişeydi.Rica edildi günün birinde;-”Gürsel yaa, 8 Mart dünya kadınlar günü etkinliği yapacaz okul bahçesinde. Şiir okurken bize fon müziği yapar mısın”?-”Tabi yaparım”.***Oldu mu günlerden 7 Mart? Provada herkes. Ben de katıldım mecbur.Nihat Behram’ın ”Sürgün” adlı şiiri çalışılıyordu.Ki, muhteşemdir;-”Uyandırın anamı / Söyleyin gidiyorum / Yolumu gözlemesin / Dönemem belki geri.Arkadaşlarım duysun / Kardeşim bunu bilsin / Söyleyin gidiyorum / Dönemem belki geri.Babama haber salın / Alnarım onda kalsın / Sulasın günaşırı / Dönemem belki geri”…Diye başlar…*** Dinlerken;-”Tamam yahu buldum” dedim birden.Her nedendir bilemiyorum, bu şiir bana ”Sarı mavi çiçeğim / Sen doldur ben içeyim” türküsünün ezgisini anımsattı, dedim.Onunla eşlik edeceğim, dedim.Yalnız ezgi çok oynak, yavaşlatacağım, çünkü türkünün içinde ”özlem” var. Özlemle göbek atılmaz oolum, dedim. Onaylandı görüşüm.Sonuç?Fena da olmadıydı hani. Epeyce bi alkış aldıkdı.***Şiir bitimi coşup, hiç de öyle çalışmadığımız halde, tamamen doğaçlama, sadece türkünün nakarat bölümünü seslendirdim de hatta;”Sarı mavi çiçeğim / Sen doldur ben içeyim / Sana basma yaraşmaz / Mor kadifeden biçeyim”…***Bitmeyen okul kimde görülmüş, benimkisi de bigün bitti elbet. Oysa, 50 yıl kadar okumayı düşünüyordum.Yıllar yıllar yıllar sonra, kazık kadar herif olduğumda, Cumhuriyet Gazetesi’nin Nihat Behram’la yaptığı söyleşiyi okurken, koltuğumda donup kaldım, bi Giresun ikindisi. Ve epeyce dönemedim normal yaşama.Nihat Behram’ın kızının adı ”Mavi” imiş. ”Sapsarı” saçlarıyla bi fotoğrafı da vardı babasıyla, kültür sanat sayfasında.Ben okulda bu dörtlüğü söylerken minicik bi gız olmalı Mavi.Allah hisset demiş, hissetmişim işte.***Sabah ”toplantım var” diye çıktım evden.Kızlarım güldü ama yalan diğildi ki.Millet Bahçesi’nde kedilerle ve martılarla toplantım vardı harbi. Dertleştik biraz. Sorunlarını ”endişeyle” dinledim. Açlardı ve üşüyorlardı.Hava soğuktu, haklıydı çocuklar.Neyse ki şehrimde hala tertemiz insanların soyu tükenmemiş. Yem getiren, mama getiren…***Aklıma bizim yerel siyasetçi tayfası geldi. Belediye Başkanlığına falan aday adayı olmuş her kardeşimin dilinde aynı sözcük;-”Şehrin sorunlarını biliyorum”!!!!Yahu daha kedilerin derdini bileniniz yok ki. Nerde kaldı şehrinkiler?Oturdum bi türkü söyledim kedilere;”Sarı mavi çiçeğim / Sen doldur ben içeyim”.Elimden gelen budur.