TÜRKİYE NE YAPMALI ? (6) (SON)

Yazımıza sayın İsmail Tokalak’ın çok değerli bir araştırması olan fakat ne yazık ki, ancak tek bir baskı yapabilen “ÜST AKIL DENEN ACIMASIZ DÜZEN” kitabında yaptığı bazı tespitlerle devam edelim:“Üst Akıl yalnız bir avuç zengin değildir. Dünya Bankası’dır, Dünya Ticaret Örgütü’dür, Dünya Sağlık Örgütü’dür, CFR’dir, Bilderberg’dir, Trilateral’dır. Binlerce irili ufaklı Batılı düşünce kuruluşlar ve Yahudi lobileridir. Batılı finans kuruluşlarıdır. ABD MERKEZ BANKASI’dır ve hepsinin silâhlı örgütü, bu sistemin tetikçisi NATO’dur. İnternete, dijital dünyaya hâkim olan tekellerdir.”Millî devletlerin nasıl bir kontrol altına alındığını görüyor musunuz? Üst Aklın amacı sadece millî devletleri çökertmek değil, millî hafızayı, millî kültürü, millî tarih bilincini de yok etmektir. Sayın Tokalak şöyle devam ediyor: “Üst Akıl dünyayı, devamlı gerçekleri çarpıtarak, yalanlar üreterek yönlendirir. Yaydıkları en büyük yalan da, ABD ve yandaşlarının “KÜRESEL TERÖR İLE MÜCADELE EDİYOR”, “Dünyaya Demokrasi Getirmeye Çalışıyor” iddiasıdır.”Bizim notumuz: Buraya AB de eklenmelidir. Çünkü global sömürü mekanizmasının çok önemli bir yağı da ABD ile birlikte hareket eden AB’dir. AB’nin Ukrayna savaşındaki Rusya karşıtı tavrı, büyük Rus sanatçılarına konulan yasaklar nasıl bir fanatizm içinde hareket ettiğinin de bir göstergesidir. Son olarak 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren İsrail ordusu tarafından Gazze’nin acımasızca bombalanmasına verilen destek, bunların medeniyet anlayışının da bir göstergesi olarak kabul edilmelidir. Bu bombalamalarda çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 30.000 Filistinli hayatını kaybetmiştir. Buna rağmen hâlâ daha bir ateş kes sağlanamamaktadır.Bütün dünya siyah-beyaz bir fotoğraf gibi Irak’ta, Libya’da, Suriye’de yaşananları gördü. Amerika’nın demokrasi getirmek görüntüsü altında yaptığı asıl şey kontrolü kendi ellerine almaktır! Bunu hâlâ daha anlayamayanlar varsa söylenecek bir söz kalmamış demektir. Bu çarpık zihniyeti savunanlardan kendi milletlerinin daha yüksek bir refah düzeyi içinde yaşamaları için iyi şeyler yapmaları da beklenemez. Bu Sistem Nasıl Kuruldu, Tarihe kısaca bir göz atalım:İkinci Dünya Harbi’nden en kazançlı ülke olarak çıkan Birleşik Devletlerin savaş harcamaları 300 milyar doların üzerindeydi. Bu korkunç bir miktardı ve Amerikan iş çevrelerinde, savaş bitince Amerikan ekonomisinin bir durgunluğa girebileceği endişesi hâkimdi. Savaşa yönelik üretimin ekonomideki ağırlığı oldukça yüksekti. Silâh üretimi sürmeliydi! Bunun için de yeni gerginlikler gerekliydi!!! Harry Solomon Truman Başkanlığa seçilince, ‘Rus tehlikesi var’ sloganıyla 12 Mart 1947 tarihinde, ünlü doktrinini (Truman Doktrini) Kongre’ye kabul ettirmeyi başarır. ABD bir yandan kendine gerekli olan bir düşmana sahip olmuştur, diğer yandan da bu düşmandan tüm ‘Hür Dünya’yı korumak misyonunu üstlenmiştir! Hâlbuki, ABD ve Çarlık Rusya’sı, Hitler Faşizmine karşı birlikte savaşmışlardı! Truman’a göre, köle ulusları Tanrı emrine uygun olarak özgürlüğe kavuşturmanın yolu onlara refahı sağlamaktı. Refah ise ancak özgür liberal ekonomi ile olabilirdi!!! Dünyaya verilen mesaj, Amerika’nın gerçekten de, çok mukaddes bir amaç için gayret sarf ettiğidir! Neymiş Efendim bu amaç? Köle Milletleri hürriyetlerine kavuşturmak!Amerika böylece, koruyuculuğunu üstlendiği ‘Hür Dünya’nın geri kalmış ülkelerine, demokrasiyi ve onun olmazsa olmazı olan, devletin etkin olmadığı bir serbest piyasa ekonomisini de kabul ettirecekti. Bunun esaslarını da 1978 tarihli Washington Mutabakatında buluyoruz: Millî paranın yanında yabancı para da tedavülde olacak! Gümrükler indirilecek! Özelleştirme yapılacak! Bunların hepsini ve daha da fazlasını yaptık fakat bir türlü cari açıktan kurtulamıyoruz!Amerika’nın tavsiyelerini yerine getiren bu ülkeler neticede sahip oldukları her şeyi kaybettikleri gibi, bağımsızlıkları bile tehlikeye girecektir! Atatürk’ten sonra bunlarla bir ve beraber olan ülkemizin başına gelenleri hatırlatmak isteriz!Amerikalı yazar William Blum, Amerika’nın kurduğu bu tezgâhı şu sözlerle tanımlıyor: “Komünizmin karanlığından kurtulmak için ABD’ye ihtiyaç olduğuna bütün dünya şu ya da bu şekilde inandırıldı. ‘Bizden silâh satın alın’ dedi Washington, ‘askerî güçlerimizin ve büyük şirketlerimizin ülkenizde serbestçe dolaşmasına izin verin; liderlerinizin kim olabileceği konusunda bize veto hakkı tanıyın ve biz sizi koruyalım!’ Herhangi bir yabancı ülkenin insanları, kurtarılmaya ihtiyaçları olduğunu fark edemeyecek kadar cehaletin karanlığına batar, ya da kurtarma isteğinin altında yatan Amerikan güdülerinin asaletini takdir etmeyi başaramazlarsa, onlara komünizmin cehenneminde yanacakları uyarısı yapılır. Ya da CIA her zaman yaptığı işi yapar. Her şeye rağmen, her durumda kurtarılırlar” (Haydut Devlet, s.14)!Rusya’nın, NATO’nun Dağıtılması Teklifi!Yazar William Blum’un belirttiğine göre, “Soğuk Savaş süresince, NATO’nun işlevi hakkında, Sovyetlerin uzun süre ve sık sık tekrarladığı NATO’nun da aynı şeyi yapması koşuluyla Varşova Paktı’nın dağıtılması teklifi ABD tarafından dikkate alınmaz. Yine böyle bir önerinin geri çevrilişinin ardından, Los Angeles Times, bu teklifin ‘ABD politika yapıcılarının Batı kamuoyunu pahalı ve genellikle sevilmeyen askerî programların sürdürülmesine ikna etmekte karşılaştıkları güçlüğü arttıracağı’ yorumunu yapar”(Haydut Devlet, s. 30)! Dünya Hâkimiyeti peşinde koşan ABD öyle bir güce sahip ki, gözümüzle gördüğümüz gerçekleri bile çarpıtabiliyor! Meselâ NATO 1949 yılında, buna karşılık Varşova Paktı ise 1955 yılında kurulmuştur. Fakat mankurt olmaya gönüllüler NATO’nun Varşova Paktı’na karşı Avrupa’yı korumak amacıyla kurulduğu yalanına insanları inanabiliyor.Türkiye, Atatürk’ün emperyalist devletlerle ittifak ilişkisi içine girmeme politikasını terk ederek, ABD’nin himayesindeki “I. DÜNYA”nın yani ‘HÜR DÜNYA’nın saflarında yerini almıştı! Bundan sonra Türkiye artık hemen hiçbir konuda millî inisyatif kullanamayacak, her şey ABD’nin kontrolüne girecektir. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat hep Kemalist politikanın terk edilmesinin sonuçlarıdır.Bugün AK Parti iktidarı 22 yıllık bir iktidar tecrübesiyle, Batı’nın bu ülkedeki özel operasyonlarını önlemeyi başarmıştır. Bu çok önemli bir hamledir. Artık Millî bir MİT’e sahibiz. Millî bir Savunma Sanayimiz var. İHA ve SİHA’larımızı dünyanın dört bir yanına satıyoruz. Dış politikada sözü geçen bir milletiz. Rusya ile çok yakın ilişkiler kurduk ki, takdire şayandır. Bu gelişmeleri çok iyi değerlendirmeliyiz.NOT: Rahatsızlığım nedeniyle yazılarıma bir süre ara veriyorum. Tekrar buluşmak dileğiyle.