VARSA BİR HAKKIMIZ…

Yazılarıma ilişkin, insanlardan duyduğum iltifatın yalnızca küçük bi bölümünü dillendiren bi kardeşinizim. O da içinde gülmece unsuru barındıran bişeyse eğer…Bu yalın gerçeğe karşın, şehrimin yüz karası bi avuç şerefsiz, beni “kendini beğenmiş, egolu” falan gibi hakaretlerle anlatır, gıyabımda.Bi kedi yavrusu denli sade bi yaşam süren biri olarak, bu aşağılık sözleri misliyle iade ederim bikez daha.Asıl ego; değersiz insanların, çok işler başarmış birine bulaşma cüretidir.Terbiyesiz herifler, uyduruk kadınlar sizi!***Ben sadece seni okuyorum Gürsel’ciğim…Bu sözü o kadar çok duydum ki… Kabıma sığamadım hiç. Bi yürek taşıyorum sonuçta yahu!Canımın içi Aziz Ergun abim de bunu diyenlerden biriydi.***Geleneksel şanssızlığını;-“Yaa askerliğimi bahriyeli olarak yaptım. Ne zaman beyazları giysem kömür çuvalı taşıtırlardı, ne zaman siyahları giysem un çuvalı” diyerek anlatan…Uğradığı haksızlıklarla;-“Kulübün ne zaman parası bitse hoca olarak beni çağırırlar” sözleriyle dalga geçen ulu gönüllü bi Giresun çocuğuydu Aziz Abim.****Tahminen 20 yaş büyüğümdür benim. Ben çocukken, O Giresunspor’un teknik direktörü idi. Anlayın yaş farkımızı.Ama yollarımız İzler Dergimizde kesişti. Dünyanın en komik insanı Cem Yılmaz’ı cebinden çıkartacak ölçüde olağanüstü bi “meddah” olduğunu bildiğim için, O’na yazarlık teklif ederken gülmece yazıları yazacağını ummuştum.Fakat yanıldım. Öyle olmadı. Karşımıza büsbüyük bi spor yazarı çıkageldi.Kendisine söylediklerimin bazılarını sizlerle de paylaşayım:-Aziz Abicim muhteşem yazmışsınız. Spor akademilerinde ders diye okutulur bu yazı!-Abi çok iyi olmuş, vallahi anlamıyorum, şu yazıdan sonra futbol federasyonundan nasıl olur da aramazlar sizi?-Giresunspor kulübünü yönetenlerin aklına şaşarım Aziz Abi, sen bu yazınla ne diyon kardeşim diye nasıl çağırmazlar toplantıya?***Çocuk ruhluydu benim güzel abim.Yazılarından övgüyle söz etmeme bayılırdı. Bikez bile palavra sıkmadım ki ben, ne yazarsa harbiden iyi yazardı.Bi başka büyümeyen yanı; mail atmayı falan bilmemesiydi. Yazılarını, inci tanesi gibi bi yazıyla elden nakşeder, zarfa koyar, dışına adımı yazar ve falanca yere bırakırdı.Ve arardı beni;-Güzel çocuk naber?-Sağolun Aziz Abim, teşekkür ederim, siz nasılsınız?-Yine ne kadar palavra varsa yazdım, aynı yere bıraktım, alırsın, ama okuyunca ara beni. Bakalım beğenecek misin?-Tamam abi ellerinize sağlık.(Genelde geri dönüş yapmam 1 haftayı bulur, Aziz Abim kızsa da belli etmezdi. İlk defa, 1 gün sonra geri aradım, ne kadar güzel bi yazı olduğunu anlattım. Son konuşmamız ve son kahkahalarımızmış meğer, nerden bileyim? Ertesi gün entübe edildi tatlı abim)***Düşünüyorum şimdi.Keşke ben de pc kullanmayı bilmeden, mesela mail bile atamadan, sosyal medyadan bi- haber, hâlâ mektup yazar gibi yaşayan biri olarak kalsaydım.
Bu kirli, bu aşağılık, bu kıytırık, bu şeref yoksunu, bu rezil dünyaya hiç bulaşmasaydım.Tertemiz ölüp gitseydim.Abilerin abisi Aziz Ergun gibi.HELAL OLSUN!