Yağmur yağıyordu. Çiçekler pencerenin önündeydiler. Sokaktan kimseler geçmiyordu. Yağmur yağıyordu. Sesler seslere karışıyordu. Gözleri yükünü boşaltan simsiyah bulutlarla çevrili gökyüzünde asılı kalmıştı. Caddelerde insanlar koşuşturuyordu.Yağmur yağıyordu. Okumakta olduğu kitabı yavaşça kapattı. Dilinin ucunda yuvarladığı son satırlar, buğulu camdan süzülen yağmur damlalarına karıştı. Ne zaman yağmur yağsa nemlenen gözlerini ovuşturdu yorgun elleriyle. Sallanan koltuğundan kalktı ve ağır ağır aralık kalan pencereyi sonunu kadar açtı. Akşam olmuş, sokak lambaları yanmış, karanlık, çarpık çurpuk duran sevimsiz apartmanları yutmuş, çiçekler boyunlarını bükmüştü. Yağmur yağıyordu. Açık kalan televizyonda sözlerini bilmediği bir şarkı çalmaya başlamıştı. Herkes çoktan odasına çekilmişti. Kimse yağmuru fark etmiyor muydu? Şairler artık şiir yazmıyordu. Çocuklar ağlıyor, büyükler gülmüyordu. Oysaki yağmur yağıyordu. Çiçekler ıslanıyor, sokaklar tenhalaşıyor, insanlar yalnızlaşıyordu. Yağmur yağıyordu. Ardına kadar açık bir kapı orada duruyordu. Ne kimseler geliyor ne kimseler geçiyordu. Yağmur yağıyordu. Çiçekler soluyor, ağaçlar kuruyordu.Yağmur yağıyordu. Kelimeler cümlelerde üşüyordu. Sözler sığınacak gönül arıyordu, manalar demlenecek. Gözler kalbe aynaydı, bakışlar gönle. Sessizlik büyüyordu, yalnızlar üşüyordu. ‘Sokak lambaları öksürüyordu.’ Muhtemelen gökyüzünde bir ay parçalanıyordu! Cümleler biçimce olumlu olsalar da anlamca karamsardılar. Yağmur yağıyordu. Kalanlar gidenlerin yasını tutuyordu. Albümler karıştırılıyor, defterler dolduruluyor, duygular gözyaşlarına, düşünceler ahlara dönüşüyordu. Yağmur yağıyordu. Uzadıkça uzuyordu susmalar çıtırdayan ateşe inat. Büyüdükçe büyüyordu gölgeler raks eden alevlere nazire yaparcasına. Yağmur yağıyordu. Ocakta fokur fokur kaynayan çay, çalışma masasında buz kesiyordu. Geçmiş geleceğe hükmediyor, bugün düne yenik düşüyordu. Sanki her sözcük bir yağmur damlasına, her yağmur damlası bir sözcüğe dönüşüyordu. Sarı defter sayfalarından yağmur damlaları, kirli kırık camlardan tebessümler süzülüyordu boşluğa. Yağmur yağıyordu. Anlam binbir parçaya bölünüyordu. Suretler çoğalıyordu, suretler siliniyordu. Şekiller beliriyordu, şekiller kayboluyordu. Yağmur yağıyordu. Kadınlar telaşlıydı, erkekler gamsız. Erkekler sabırsızdı, kadınlar vakur. Kadınlar çocukların ellerinden tutmuş, erkekler elleri ceplerinde. Kadınlar baştan ayağa şiir, erkekler şiirlere esir. Yağmur yağıyordu. Defterimin sayfalarını karıştıran rüzgâr, onun saçlarını dağıtıyor, insanları duraklarda biriktiriyordu. Soğuktan iyice hissizleşen eller nefeslerin sıcaklığında teselli arıyordu. Yağmur yağıyordu. Şehrin kustuğu insanlar ara sokaklardan, caddelerden bulvarlara doluşuyor, oradan da minibüslerle, otobüslerle, karanlığın koynuna taşınıyorlardı. Yağmur yağıyordu. Yağmur durmuyordu. Yağmur artıyordu. İnsanlar eksilmiyor, şehir boşalmıyor, evler şenlenmiyor, karanlık bir türlü dağılmıyordu.Yağmur yağıyordu. Çiçekler ardına kadar açık pencerenin önündeydiler. Hafif bir rüzgâr, bir müddet sallanan koltuktaki kitabın sayfalarında dolaştıktan sonra hala usul usul kıpırdayan tüllerin arasından geldiği gibi gitti. Sokakta kimseler yoktu. Yağmur …