Ukrayna-Rusya Savaşı merkezli nükleer çatışma senaryoları ilk defa 2022 yılının Mark ayında gündeme gelmişti. Rus ordusunun Kiev’i ele geçirmek için 24 Şubat günü başlattığı saldırının şoku atlatılmaya çalışılırken 30 Mart günü İsveç’te yayın yapan TV4 Nyheterna televizyonu gerilimin çıtasını yükselten bir haberi duyurdu. İsveç medya mecrasının haberine göre 2 Mart 2022 günü yani Rus saldırısının başlamasından yaklaşık 1 hafta sonra Baltık Denizi üzerinde sıradışı bir gelişme tespit edilmişti. İsveç’e ait Gotland Adası’nın hava sahasında Rus Hava Kuvvetleri’ne ait 2 Su-27 Flanker ve 2 adet Su-24 Fencer uçuş yapmaktaydı ve bu esnada aynı bölgede Finlandiya ve İsveç Hava Kuvvetleri de tatbikat yapıyordu. TV4 Nyheterna’nın iddiasına göre İsveç Hava Kuvvetleri’ne bağlı uçaklar Rus uçaklarına önleme yaptıkları esnada Su-24 uçaklarının nükleer silah taşıdıkları tespit edilmişti. Bu olay resmi kaynaklar tarafından doğrulanmadı. Ancak aynı yılın Nisan ayında, ABD’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olmaları gerektiğine dair başlattığı propaganda sürecinin çıkış noktasını bu haber teşkil etti. Washington’un iddiasına göre, Ukrayna’ya saldıran Rusya, İskandinav ülkelerine karşı nükleer silah kullanabilirdi. Daha sonra yaşanan gelişmeler herkesin malumu. Rusya’nın savaş alanına nükleer silah sürdüğüne ya da bir nükleer silah ateşleme hazırlığında olduğuna dair hiçbir somut kanıt ortaya konulamadı. Ancak bu sırada atı alan köprüyü geçti ve İsveç ile Finlandiya, 31 ve 32’inci üyeler olarak ittifaka dahil edildiler. Bugün savaş üçüncü yılını doldurmaya doğru gidiyor ve nükleer çatışma tehdidi yine gündemin ilk sırasında. Süreci ateşleyen yine Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı bir gelişme.
BIDEN KOLTUĞUNU BIRAKMASINA İKİ AY KALA DÜNYAYI ATEŞE ATTIAmerika Birleşik Devletleri’nin, kendi partisi tarafından başkan adaylığından bertaraf edilmiş, varlığı ile yokluğu 3 aydır belli olmayan başkanı Joe Biden, görevini devretmesine yaklaşık 2 ay kala şaibeli bir karar verdi. Ukrayna yönetiminin neredeyse 2 yıldır gündeme getirdiği bir talebe nedense, savaşları sona erdireceği vaadiyle seçimi kazanan Donald Trump’ın Beyaz Saray’a yerleşmesinden hemen önce yeşil ışık yaktı. ABD’nin Ukrayna’ya temin ettiği, uydudan yönlendirilebilen ATACMS füzelerinin Rusya topraklarındaki hedefleri vurmasını onayladı ABD Başkanı Biden. Peki bu kararı almak için neden seçim sonrasını bekledi? Gerçek maksadı Ukrayna’yı ayakta tutmaktan ziyade Trump’ın kucağına bir bomba bırakmak mıydı? Bu yalnızca Biden’ın değil, seçimin her boyutunda ağır yenilgiye uğrayan Demokratların dünyadan aldığı bir intikam mı? Tüm bu ve benzeri sorular 2025 yılında da tartışılmaya muhakkak devam edecek. Çünkü, Biden’ın bu kararının basına sızmasıyla beraber 19 Kasım’da Rusya’nın karşı hamlesi de geldi.
SAVAŞTA YENİ BİR EŞİK: ATACMS FÜZELERİ İLE RUS TOPRAKLARI VURULDUÖncelikle ATACMS füzelerinden biraz bahsedelim. 4 ayrı türü bulunan bu füzelerin menzilleri 140 ile 300 kilometre arasında değişiyor. Ukrayna bu silah sistemini bugüne kadar kendi topraklarındaki işgalci Rus güçlerine karşı kullanabiliyorlardı ancak Rusya topraklarındaki hedefleri vurmaları yasaktı. Uydudan yönlendirilmeleri itibarıyla yüksek isabet kapasitesine sahip füzeler, Rus ordusunun Ukrayna sınırındaki lojistik merkezleri, mühimmat depoları, saldırı helikopterlerinin toplandığı hava üslerini vurmak için etkili bir silah. Nitekim, Bloomberg medya mecrası 18 Kasım gecesi Ukrayna’nın Rusya topraklarına ATACMS füzeleri ile ilk saldırıyı gerçekleştirdiğini duyurdu. Saldırıda Rusya topraklarının 115 kilometre içerisindeki Karachev’de bulunan bir mühimmat deposu imha edildi. Saldırı Rusya Savunma Bakanlığı tarafından da 19 Kasım Salı günü akşam saatlerinde doğrulandı. Rus tarafının açıklamasına göre yerel saatle 03.25 sıralarında düzenlenen saldırıda 6 ATACMS füzesi kullanıldı. Bunlardan 5’i Pantsir ve S-400 füze savunma sistemleri ile etkisiz hale getirildi. Bu saldırının sabahında ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkesinin nükleer doktrinini güncelleyen kararnameyi imzaladı.
RUSYA HIZLA NÜKLEER DOKTRİNİNİ YENİLEDİABD, ATACMS füzelerinin kullanımına onay verilmesine gerekçe olarak Kuzey Kore ordusunun, Rusya saflarında savaşmaya başlamasını gösterdi. Yaklaşık 12 bin Kuzey Kore askerinin varlığına karşı çıtayı bu denli yükseltecek bir hamle yapmanın gerçekçi olduğunu söylemek mümkün değil. Nitekim Putin’in imzaladığı belgede iki unsur ön plana çıkıyor. 1- Rusya topraklarına atılan NATO yapımı füzeler, Kuzey Atlantik İttifakı’nın Rusya’ya yönelik saldırısı olarak kabul edilecek. Bu doğrultuda Kiev’in ya da NATO tesislerinin kitle imha silahlarıyla vurulması meşru hale geliyor. 2- Rusya kendisine ya da Belarus’a konvansiyonel silahlarla dahi olsa yapılacak saldırıların egemenliklerine yönelik tehdit boyutunda olması halinde nükleer silah kullanma hakkını saklı tutacak. Bu gelişmeler ışığında Ukrayna-Rusya Savaşı’nın küresel jeopolitik mücadeleye yeni bir eşik atlattığını söylemeliyiz. Balistik ve hipersonik füzelerin yoğun biçimde kullanımı ile kamikaze dronların savaş sahnesinde oynadıkları rollerin artması bu yeni nesil savaşın belirleyici özellikleriydi. Rusya’nın güncellenen nükleer doktriniyle III. Dünya Savaşı gerçekliği de yüzümüze vurulmuş oldu. Amerika Birleşik Devletleri, 11 Eylül 2001’de topraklarını hedef alan el Kaide saldırısının ardından teröristlerin bir “kirli bomba” ile ( nükleer atıklardan yararlanarak hazırlanan bomba ) saldırı düzenleyebileceği iddiasında bulunmuştu. 2010 yılında ise Kuzey Kore’nin yarattığı tehdide karşı ABD’nin taktik nükleer silah kullanımı konusu Amerikan medyasında tartışılıyordu. 2014 yılına gelindiğinde bu defa Kırım’ı ilhak eden Rusya’nın bu esnada bir NATO müdahalesi ihtimaline karşı bölgeye taktik nükleer silah getirdiği ABD medyası tarafından gündeme getirilmiş, ancak bu iddia doğrulanamamıştı. Görünen o ki en azından 5 kilometre çapındaki bir toprak parçasında bulunan her şeyi imha edecek taktik bir nükleer silahın kullanılması için avuçlarını ovuşturanlar amaçlarına yaklaşmış durumdalar.