YAN BAKAN!

Küçükken yaşananlar unutulmaz, bilirsiniz. O demlerin benzersizliği bi yanadır, ayrı… Asıl, kaç yaşa girerse girsin insan, sabah ne yediği aklına gelmez de… İlkokuldaki her saniyesini anımsar, her nasıl oluyorsa? Enteresan olan budur.Bilim ve teknoloji açıklar mı bunları, bilemem? Neyi doğru düzgün çözebildiler ki?Halen dünyanın yuvarlaklığı dışında kesin olan ne vardır ki?***Ufacıktım.Bi keresinde koskoca Kadir Savun, bi tiyatro grubuyla geldiği Giresun turnesinde, repliğinin orta yerinde, bi kahkaha patlattıydı. Şaştık kaldıktı tüm salon ahalisi!Şimdi olayı sırasıyla inceleyelim;4) Kadir Savun bildüüm kadarıyla tiyatro oyunucusu diğildir. Demek ki ekmek parası üçün 1970’in sonlarına doğru tiyatrolarda da görev almaya başlamış’mış o büyük usta.3) Kadroyu unuttum. Zaten Kadir Savun başrolde falan da diğil idi.2) Kahkaha, ağzından bi refleks olarak, bi sinir boşalımı gibi kaçıvermişti. Zaten anında toparlayıp, gonuşuğuna devam etmişti üstad. (Bu arada? Replik sözcüğünün duru Türkçesi olarak ne de güzel yaraştı “gonuşuk” sözü di mi? Aslanım Giresunca, sen her yere en çok yakışansın)1) Ve son olarak, oyun komedi tarzı bişi diğildi, o anki konuşmalar da komik diğildi, yani gülünecek bişey yoktu. Adamcaaz bi an rezil oldu işte, napim ben!***O çocuk halimle bile çok üzüldümdü buna. Oyun bitimi en çok alkışı Kadir Savun alsa bile, bacak kadar aklımla anlamıştım ki;-”Boşver be usta, sağlık olsun, biz seni her halinle seviyoz” alkışıydı bu.***Çok yare etmiştir kalbimde.Allah sizi inandırsın, sanırım 500 tane oyuna gitmişimdir şu yaşıma değin, hepsinde de strese girmişimdir yahu. Şimdi bi hata yapacaklar, sözü unutacaklar falan.Sanki sahnede bendim.***Hiç mi hiç değişmedi bu duygum. Yıllar boyu.Münir Özkul. Erol Günaydın. Derya Baykal. Baykal Kent. Rasim Öztekin… Aklınıza kim gelirse tamamını, hep diken üzerinde izledim. Tüm oyunlar bana zehir oldu la!Halen şehrimde de geçerlidir bu. Bizim kerataları, yani Ahmet’i, Ersin’i, Ayşegül’ü, Zeliha’yı, A.Kerim’i, Harun’u, Erdoğan’ı, hatta saygıdeğer Kemal Abi’mi falan hep büyük bi korkuyla izlerim, aman bişi olacak şimdi diye. Başlarına bişey gelecek diye.(Bitek Ferhan Şensoy’da olmazdı bu ürküntüm. Bilirdim ki, ne yapar eder, falso verdiğini belli etmezdi, O)***Sonra bigün. Beş-on yıl olmuştur. Amatör bi grup geldiydi Giresun’a. Çağrılıydım. Kalktım gittim izlemeye mecbur. O denli deneyimli bi izleyiciydim ki artık;Anladımdı sahnedeki herifin lafı unuttuğunu ve karşısındaki öteki herifin buna repliğini anımsatmak için delice çırpındığını.(Şöyle bişeydi; bikaç anlamsız dialogdan sonra, öteki herif, hiç ilgisizce ”sen bugün ne yedin” dedi. Unutan herifse bu pası kaçırmadı ve yemekle alakalı repliğine devam etti hemen. Elbette ben yutmadım bu hergeleliği ve o kısacık zaman diliminde düşüp bayılacaktım az kalsın, bu iki delinin “zayıflığı” yüzünden)***Şimdi bu yazının konusu nedir, valla ben de tam emin diğilim. Sözü nereye, nasıl bağlayacağımı da unuttum çoktan. Durun size çaktırmadan, kendime pas atayım.Şöyle bişeyler geçiyordu aklımdan, klavye başına oturduğumda:Ula gardeşim. Uyumadan az evvel güzel şeyler hayal etmeye çabalarım hep. Mesela bi gül bahçesinde hamaktayımdır. Ama her nedense o hayalimin içinde gülün dikenini de görürüm. Gelip mutlaka elime batar bi de o diken. Bu nasıl hayal ulan diye sinir olurum.Veya denizin ortasında bi sandaldayımdır. Sallanır hafiften sandal. Uyudum uyuyacam, gözlerim kapanıyo gibidir. Derhal düdüğünü öttürerek bi vapur geçer hayalimden. Koskoca denizde yolu tıkamışımdır yani. Hadi yahu, pes artık, derim.Ya da ne bileyim. Tam sevdiceğimin güzel yüzünü hayal edip de uyuyacağımdır diyelim. On saniyeye kalmaz sakallı-makallı bi kazma geçer hayalimin içinden. La nooldu şimdi, nasıl uyuyacam artık diye öfkeyle uykum açılır bi de.Öyle işte.***Anladım ki…Bi üstadın sahnede gülmesi hayatımı böyle etkilemişti demek. Gül yaprağı hayal etmek ”lüks” olmuştu, illa ki dikenini de görmek ”şart” olmuştu bana.Allah’ın adını vererek konuşayım; bi tuhaf yaşamdır bu, hiçbi halta benzemez, insanı olsa olsa edebiyatçı eyler.Kimselere salık vermem.***Yakında Giresun Belediyesi’nin tiyatro günleri başlıyo. Rahmetli ağabeyim, unutulmaz büyüğüm, duru Türkçe konuşmaların sevdalısı Fevzi Bayazıtoğlu’na adanmış günler… Hem de 27.sine ulaşılmış…Ne mutlu!Bundan böyle Bilgi Yurdu’muz tiyatro sahnelerinde de var… Temsil Heyeti adlı ekibimiz, 100 yıl önceki adıyla yeniden şehrimiz sanat yaşamındaki yerini alıyor. Belediyemizce bize ayrılan tarih 12 Mayıs Pazar. Tüm dostlarımız davetlimizdir. Gülümüzle, dikenimizle er meydanındayız.Koşun, yetişin, kumpanyamız başlıyooooo!Denizde aslannn!Karada kaplannn!Var mı bize yan bakannn!!!!