02.04.2024 tarihinde bu köşede “Mal Bildirimi ve Emekliler” başlıklı makale yer almıştı. Mal bildirimi rejimindeki sorunları açıklayarak, emeklilerin bu hususta neler yapabileceği üzerine bir değerlendirme yapılmıştı.Bu değerlendirmeden anlaşılacağı üzere 31.03.2024 yerel yönetimler seçiminde göreve seçilenlerin, mal bildirimi vermek zorunda olduğunu, anımsatmaya bile gerek yoktur. Mal bildirimi düzenlemesinin bu kişilere tanıdığı olanaklar çerçevesinde bildirim yapacakları kuşkusuzdur. Yani, belirtilen sorunların süreceği ortadadır. Diğer taraftan, seçmenleri yakından ve doğrudan ilgilendiren seçimde belediye ve özel idarenin meclis üyeleri ve başkanları belirlendi. Çoğunluğu alan partinin adayı, başkan oldu. Birileri de meclis üyesi seçildi. Seçmen, birçoğunu doğrudan tanıyor. Hatta seçilenlerin geçmişini biliyor. Ailesinden başlayarak seçilenlerin varsıllığını, yoksulluğunu biliyor. Aylık, yıllık gelirinin ne kadar olduğunu biliyor. Biliyor, bilmesine de ne yapacağını biliyor mu? ***Seçmenler, oylarını kullanarak demokratik görevini tamamladığını düşünmesin. Oy vermek, sürecin bir parçasıdır ama bütünü değildir. Hatta etkisi düşük bir parçası olarak bütünü gözden kaçırmamıza neden olmaktadır. Demokrasinin en önemli göstergesi insanları eşit kılmasıdır. Eşitliğin varlığını, oy kullanılmasında değil, demokrasinin içselleştirilmesinde, herkes için eşit eğitim olanağı sunabilme olanağında aramalıyız. Adil gelir bölüşümünde aramalıyız. Yaşama hakkının eşitliğinde aramalıyız. Barınma hakkında aramalıyız… Toplumun üyelerine eğitimde fırsat eşitliği sağlanırken demokrasi bilincinin de verilmesi, seçenlerin niteliğini artırdığı gibi seçilenlerinde niteliğini artırır. İnsanların eğitiminde, fırsat eşitliği sağlanıp herkesin düzeyi yukarıya çıkarıldığında demokrasinin işlemesinin alt yapısı gerçekleşmiş olabilecektir. İnsanların eğitim seviyesinin en üste çıkarması hedeflendiği takdirde demokrasi vardır. Aksi halde, seçimden seçime oy kullanmak demokrasinin başlı başına bir göstergesi değildir. Özellikle, son elli yılda eğitimde fırsat eğitliği de, demokratik bilinç verme eğitimi de sürekli olarak geriye gitmiştir. Yurttaşlık bilgisi dersi müfredattan kaldırılmıştır. Yerine insan hakları, ahlak ve benzeri adlar verilen eğitim alanları girmiş ise de vatandaşlık hakkı ve görevi, seçme ve seçilme hakkı gibi birçok eğitim alanı yok sayılmıştır. Hangi türünden olursa olsun lise mezunu bir birey, mutlaka Anayasa ve Medeni Hukuk başta olmak üzere temel hukuk bilgisine sahip olması beklenir. Bu konuda eğitim olmayınca beklenti de boşa çıkmaktadır. Bütün bunlar oy kullanma hakkının bilinçli biçimde kullanılmadığını, kullanılamayacağını göstermektedir. İşte bu noktada, ülkemizin somut koşulları içinde emeklilere çok büyük bir görev düşmektedir. Neden mi? Niçin mi? Nasıl mı? ***İçinde yaşanılan beldenin, ilçenin, ilin belediyelerinde hesap ve işlemlerin denetimi ilgili Bakanlıklar ve Sayıştay tarafından yapılmaktadır. Bunlar, hukuki düzenlemeler çerçevesinde kamu otoritesinin gerçekleştirdiği bir dış denetim biçimidir. Bu tür bir dış denetimin görev alanına başkan, encümen ve meclisin tüm faaliyetleri girdiği gibi çalışanların iş ve işlemlerinin denetimini de kapsayan bir boyutu vardır. Bunun yanında belediyenin iç denetimi de bulunmaktadır. Bu denetimin ana birimi, denetim komisyonudur. Ancak, bu komisyonun görevi, yalnızca hesap ve işlemleri incelemekle sınırlıdır. İl özel idarelerinde de benzeri biçimde denetim düzeni vardır. İşte bu noktada bir başka denetime daha ihtiyaç vardır. Toplumsal denetim mekanizmasının oluşturulması gereklidir. Kararlı bir denetim iradesini harekete geçirecek toplumsal oluşuma gereksinim vardır. Bunun için uygun olan güç, emeklilerdir. Bu gücün temelini başta emekliler oluşturmalıdır. Çalışanlar ve başka kesimlerde dâhil edilebilir. Emeklilerin potansiyel gücü, kahvelerde, kıraathanelerde boşa harcanmaktadır. Partiler, birçok insanı içine almayarak, oligarşik bir yapı oluşturmuştur. Az sayıda örnekleri olsa da emeklilerin partilerin içine girmesi, aday olması mümkün değildir. Görünmez engeller, aday adayı, aday olma olasılığını ortadan kaldırmaktadır. Emekliler, maaşlarının, hukuki düzenlemeler yoluyla azalmasını, enflasyon yoluyla alım gücünün düşmesini önlemek için bu toplumsal denetimin gönüllü erleri olmalıdır. Ulusal gelirden aldıkları payın artmasını istiyorlarsa sivrisineklerle uğraşmak yerine bataklığı kurutacak iradeyi ve örgütlülüğü göstermelidir. Hiçbir gösteriye katılmadan, şatafata kaçmadan yapılması mümkündür. Şöyle ki;Bir siyasi parti içinde olabileceği gibi herhangi bir dernek yapılanması içinde de olabilir. Formel dahi olmasına ihtiyaç yoktur. Bağımsızlığı sağlamak açısından bir dernek içinde faaliyet gösterilmesi daha uygundur. Sürekliliği sağlamak için biçimsel bir yapı içinde olmanın yararı vardır. Önemli olan amaç, tutum ve davranış birliği içinde olmaktır. Bu amaçla bir denetim sistemi kurulmalıdır. Görev bölüşümü yapılmalıdır. Bu çerçevede, öncelikle, meclis toplantılarının, canlı yayınlanması için girişimlerde bulunulmalıdır Meclis, encümen toplantılarının ve kararları izlenmelidir. Mutlaka, tüm hesaplarının incelenmesi yapılmalıdır. Tüm meclis kararlarının hukuki, mali ve idari analizleri yapılmalıdır. İmar değişiklikleri kayıtlanmalıdır. Sayıştay’ın sitesinde denetleme raporları yayınlanmaktadır ama geçmiş yılların raporları yer aldığı için geç kalınabilir. Başkan ve meclis üyeleri aracılığıyla beklemeden tüm kayıtlara ulaşılmalıdır. Deyim yerindeyse emekliler, iş ve işlemlerin üzerine büyüteçle bakmalıdır.Başkan ve meclis üyelerinin, hatta personelin mal bildirimlerinin aşikâr olması sağlanarak, bunların analize tabi tutulması sağlanmalıdır. Bütün bunları yapmazsak, yapamazsak, demokrasinin yürümediğini, içselleştirilemediğini algılamalıyız. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğinin kararacağını bilmeliyiz. Maaşlardaki azalmanın önüne geçilemeyeceği anlamalıyız. Gelir dağılımının düzelmeyeceğini fark etmeliyiz. Toplumsal kaynakların israf edileceğini algılamalıyız. Toplumun tüm üyelerine aktarılabilecek kaynakların haksız yere üç beş kişinin cebine girme olasılığını göz ardı etmemeliyiz.