Yürümenin Karşı Konulamaz Hafifliği

Bir adım. Bir adım daha. Sonra birbiri ardınca seri adımlar. Yürümek işte böyle bir şey! Adımların hızlanmadan birbirini takip etmesi. Yürümek, insanın kendisiyle geç kalmış tanışması. Zira çağın geçer akçesi koşmak, koşuşturmak, durmadan dinlenmeden. Malum yorulan(koşmayan) atları vururlar! Yürümek öyle mi ya? İnsanın her bir adımda tıpkı her bir nefeste olduğu gibi tabiatı damarlarında hissetmesi, onu özümsemesi, onunla hemhal olması, ona karışması, onda var olması… Yürümek, adım adım bir mutluluğun seni sarması. Yürümek, dalga dalga bir sevincin seni kuşatması. Yürümek, gürül gürül bir neşenin seni uçurması. Yürümek, cıvıl cıvıl bir heyecanın seni zinde tutması. Yürümek ister tek başına-ki en sevdiğim- ister el ele- daha da çok sevdiğim- isterse de kafa dengi bir grupla. Hepsinin de kendine göre artıları, eksileri var elbette ama mesele yürümek olunca yorgunluk dediğin hüzünlü bir türkünün diline dolanan nakaratından başka nedir ki? Yürümek, su birikintilerindeki yansımalarına basarak. Yürümek, lapa lapa yağan karın altında bütün bir kâinatın sessizliğini duyumsayarak. Yürümek, sırılsıklam olmayı vaat eden bir yağmurda tir tir titremenin hazzını yaşayarak. Yürümek, sararmış, kurumuş güz yapraklarının ayaklarının altındaki melodilerine eşlik ederek. Yürümek, bir romanın sokakları, caddeleri boyunca. Yürümek, bir öykünün kahramanlarının ardına takılarak. Yürümek, lirik bir şiirin duygu selinde sürüklenerek. Yürümek, bir insanın omzuna sokularak. Yürümek, hatıralar sandığına yenilerini ekleyerek. Yürümek, düşler salıncağında hayallere dalarak.Yürümek, hırçın dalgaları seyrede seyrede. Yürümek, rüzgarların beşik gibi salladığı teknelere baka baka. Yürümek, martılara simit atanlara imrene imrene. Yürümek, soğukta üşümesin diye elleri, sevdiğinin ellerini elleriyle ısıtanları alkışlaya alkışlaya. Yürümek, selamlaya selamlaya karşı komşunu, manavı, bakkalı, fırını, dolmuşa yetişmek için koşuşturan hiç tanımadığın insanları; dallarını kuşlara mesken yapan ağaçları, ağaçları yuva bilen kuşları, usul usul yükselen güneşi, efil efil esen rüzgârı, buram buran kokan toprağı…Yürümek, kendi içine. Yürümek, kendi içinde. Yürümek, bir çemberin içinde.Yürümek, cambaz gibi bir ipin üstünde. Yürümek, akıntının tersine.Yürümek, yürüyebilmek su üstünde!Yürümek, mesafe gözetmeksizin. Yürümek, yol beğenmeksizin. Yürümek, mazeret üretmeksizin. Yürümek, bahane bulmaksızın. Yürümek, içindeki şarkıyı duyarak. Yürümek, dışındaki gürültüye kulak tıkayarak.Yürümek, hayallerin çağrısına tutunarak. Yürümek, ucuz kahramanlıklara kapılmayarak.Yürümek, sevginin gücüne inanarak. Yürümek, her düştüğünde daha da güçlenerek.Yürümek, her zorluktan sonra bir kolaylık olduğunu bilerek. Yürümek, dudağında yarım bir ıslık, yüzünde eşsiz bir tebessümle. Yürümek bazen de bir ilişkinin başlaması, bir arkadaşlığın oluşması, bir dostluğun kurulması. Tüm bunlar için gerekense; ellerin taşın altına birlikte konulması, beraberce çaba sarf edilmesi, herkesçe emek harcanması. Yürümek, insanın kendisiyle ertelediği barışması. Yürümek, insanın yüklerinden boşanması. Yürümek, insanın kendisiyle karşılaşması. Yürümek, insanın en güzel hikayesi…